Beşiktaş deplasmanına çıkarken ana odak "kaybetmemek" olmayacaktır.

Fenerbahçe karşısında "kaybetmemek" adına sahadaydın ve kaybetmeyin. Bence haddinden fazla hücumdan ödün verildi ama günün şartlarında istediğini aldığın için olumsuz bir tablo yok. Beşiktaş deplasmanına çıkarken ana odak bu denli "kaybetmemek" olmayacaktır. Olmaması da gerekiyor. Beşiktaş, kötü bir süreçte. Kadro kalitesi anlamında da gerinde ama nihayetinde derbi. Maçı asla hafife alamazsın. Yine de Fenerbahçe maçında olduğu gibi haddinden fazla ödün veremezsin. Bu da demek oluyor ki ideal 11'inle sahada yer alacaksın. İdeal 11'in de;

Kimi var, kimi yok diyor, çok karışık mevzu

Davinson Sanchez'in oynayacağını tahmin etmekle birlikte, "oynamama" ihtimali üzerinden türeyen haberleri anlamıyorum. Bu konuyu sürekli yazar oldum ama büyük bir bilinmezlik var. Kolombiya'nın Brezilya ile oynadığı maçta kafa travması şüphesi ile kenara alındı, tetkikler yapıldı, sonuçlar temizdi. Sonrasında takımla idmanlara devam etti ama son maçta oynamadı. Yerine oynayan Cuesta iyi bir maç çıkardı, istatistikler oldukça iyi. Cuesta'nın Milli Takım ile kötü maçı olmaması da ayrı hadise. Bazı futbolcular var, Milli Takım'da büyür, kulüpte kaybolur. Davinson Sanchez'e dönersek, bilmediğimiz bir şeyler var gibi. Ne olduğu ortaya çıkacaktır da, kafa travmalarında şu kadar gün oynamaz diye bir şey var mı onu da anlamadım. Kimi var, kimi yok diyor. Varsa da süresi belli mi? Çok karışık mevzu.

Davinson Sanchez ile alakalı bilinmezliği bir an önce gidermek gerekiyor

Osimhen ve Davinson Sanchez, Galatasaray'ın en olmazsa olmaz 2 futbolcusu. 2 isimden 1'i denklemden çıktığı an geriye bir şey kalmıyor. Muadil yazamıyorsunuz. Bu denli bağımlılık bence de çok iyi bir şey değil ama her takımın sivrilen isimleri var. Rodri sakatlanınca, koca Manchester City dağıldı. Davinson Sanchez, Kolombiya'nın son Milli maçında olmayacak, nedeni de bir önceki maçta yaşadığı kafa travması. Bir şeyi yok deniyor, konuyla alakalı kuraldan bahsediliyor ama Türkiye'ye dönünce durumuna bakılacak diyen de var. Oyundan çıkarken de devam etmek istiyordu. Kontrolleri mutlaka yapılmıştır diye düşünüyorum. Beşiktaş karşısında sahada olur. Olmaması halindeki senaryoyu düşünmek istemiyorum. Cuesta, Kaan Ayhan ve Metehan Baltacı arkada bekliyor. Ya da Lemina'yı oraya kaydıracaksın. Maalesef hiçbiri Davinson Sanchez'in muadili olmayacak.

Barış Alper Yılmaz'ı sol kanatta kullanmak, skor bulmak demek

Barış Alper Yılmaz'ın yeniden ivmelenmesinin artısını en derin şekilde yaşıyoruz. Sezon boyunca, çok yıprandığından ve bu yüzden düşüş yaşadığından söz ettik. Birçok mevkide oynayabilmesi, onun bileğindeki altın bileziklerdi ama rakip kaleden uzaklaşması "asıl etkisinden" uzaklaşması anlamına geldi. Son 2 maça inince, 2'sinde de tabelası var. 4-2-3-1'e dönmüşüz, sol kanatta ona yer vermişiz. Kaleye yakın oynayan Barış Alper Yılmaz da gol atıp, attırmaya başlamış. Hücuma odaklandıkça da, fizik gücünü "atağa" odakladı ve yeniden durdurulamıyor. Sezonun bu bölümünde sağladığı ivme de, şampiyonluk yolundaki en önemli güçlerinden biri.

Montella'yla alakalı tam olarak beğenilmeyen ne?

Milli Takım'ın başında 16. maçı, 10 galibiyet, 3 beraberlik almış. Euro 2024 demişsin, çeyrek final görmüş, yarı finalin kapısından dönmüş. Uluslar Ligi'nde en üst klasmana takımını çıkarmış. Şu an önünde Dünya Kupası hedefi var ve eminim ki orada da elinden gelenin fazlasını yapacak. Montella'yla alakalı tam olarak beğenilmeyen ne? Bu adamın "yabancı" olması, saçma sapan algılarınızı doğru mu kılıyor? Çeyrek final gördüğün şampiyonada, Semih Kılıçsoy neden oynamadı diye demediklerini bırakmadılar. Gün sonunda Semih Kılıçsoy'u kendi takımında düşünüyor musun peki? Bugün gibi tonla algı üretildi. En ufak sallantıda yine o acımasız eleştiriler gelecek ama son yılların en başarılı Milli Takım antrenörünle devam ediyorsun. Bu adamın artık biraz kredisi olmasın mı?

Bitiricilik de geldiği an geriye kusursuzluk kalmadı mı?

Osimhen'in Ruanda'ya attığı golleri görmüşsünüzdür. Özellikle de 2. golü. Galatasaray'da olduğu gibi yine kendi bireysel çabasıyla bulduğu bir goldü. Klas bitirişi benim için mühim nokta. Osimhen'de tüm özelliği mükemmel olarak adlandırıp, bitiricilik noktasında sıkıntı yaşadığını görüyoruz. Son dönemde bitiricilikte de sivrildi sanki. Bodrum FK deplasmanı gereksiz pas denemesi yapan Osimhen'den, uçan kaçan tüm pozisyonları bitiren Osimhen'e geldik. Bitiricilik de geldiği an geriye kusursuzluk kalmadı mı? Şampiyonluğu herkesten çok istediğini, şahsi meselesi olarak gördüğünü dile getirmişti. Kalan haftaları atlatırken, elbette en önemli kozumuz Osimhen olmaya devam edecek.

Okan Hoca'nın, Eren Elmalı transferi üzerindeki isteği ve etkisi önemli

Ara transferde adını ilk konuştuğumuz isim Eren Elmalı'ydı ama en son gerçekleşen transfer oldu. Gün sonu gelmemesi de sürpriz olmayacaktı. Trabzonspor'la pazarlık süreci çok uzamıştı ve sanırım gerçekleşmeyecek diye düşünüyorduk. Şenol Güneş'in geciktirdiği bir transfer süreci. Daha doğrusu, Trabzonspor'un "ülke futboluna" kazandırma noktasında geciktirdiği bir potansiyel. Kasımpaşa günlerini biliyoruz çünkü, gümbür gümbür geliyordu. Yerli sol bek, ülke futbolunun büyük kıtlığı. X futbolcunun takımı Kasımpaşa olunca, Galatasaray adına o iş imkansıza yakın oluyor. Trabzonspor bu transferi gerçekleştirdi ve futbolcunun potansiyelini köreltti. Şans bulma, bulamama hadisesi değil bu. Transfer sirkülasyonu içerisinde, yetenekli futbolcuların körelmesi.

İnandığımız tüm şampiyonluk yarışlarında kaybettiğimizi henüz görmedim

Galatasaray'ın fikstürü kolay değil ama Fenerbahçe'de de benzer senaryo var. Ligin bu döneminde, düşme hattında bulunan takımlardan ziyade, orta sıralarda, hedefi olmayan takımlarla oynamayı tercih ederim. Kimi Avrupa iddiasında, kimi o aşamadayken çözülmeye başladı. Her 2 takımın da fikstürü kolay değil. Galatasaray'ın bu tabloda avantajı, iç saha maçlarındaki rakiplerin gücü. Orada hata yapılacağını düşünmüyorum. Deplasmanlar fazla ama takımın form durumunu yükseltmeye başladığı döneme denk gelmemiz ve eksiğin bulunmaması avantajımıza. 6 puanlık fark da unutulmasın. Tüm maçları kazanırız iddiasında değilim. Fenerbahçe için de bu geçerli, onlar da puan kaybetmeye devam edecek.

Osimhen ve Muslera yerine iyi bir kaleci alıyoruz, başka transfer yok, razı mısınız?

Yeni sezonu ve transferi konuşmak için erken ama hazır Milli Takım arası, biraz kafa yoralım istedim. Şu soru üzerinden konuşalım. Yeni sezon için diyecekler ki "Osimhen ve Muslera yerine iyi bir kaleci alıyoruz, başka transfer yok, razı mısınız?". Bu soruya vereceğiniz yanıt ne olur? Kiralıktan dönme durumu olan futbolcuları da düşünerek, elimizde geniş ve iyi bir kadro olduğuna inanıyorum. Her sezon da çok büyük transfer sirkülasyonu yaşamaktan sıkıldım. Osimhen ve iyi bir kaleci transferi konusuna tamamım yani. Her pozisyonu kurtarabileceğimizi düşünüyorum. Şu an elde olup da hayal kırıklığı gibi görünen yüksek maliyetli çoğu ismi de kazanmamız gerekir. Onları da net bir opsiyon haline getirebilirsen, çok geniş bir kadrodan söz etmiş olacağız.

Bana bir masal anlat Jose, içinde türlü türlü algılar

İstiyorlar ki bütün rakipleri Kasımpaşa ve Alanyaspor gibi olsun, rahatlıkla 3 puan alınsın. Samsunspor gibi bir takım çıkıp, bu düzene çomak sokunca isyan ediyorlar. Mourinho diyor ki "takımlar Galatasaray'a karşı aynı motivasyonla oynamıyor". Farkındaysanız her şeye bir mazeret. Rangers'a eleniyor, yıllar önce Avrupa'daki hadisesine atıfta bulunuyor, intikam mı kovalıyorlar diyor. Ligin ilk 5 sırasında yer alan takımlara karşı galibiyet alamamışsın, hangi şampiyonluktan söz ediyorsun? Kazanamadığı maçlara bakın, her oyuncu değişikliğiyle takımı geri götürmüş. Galatasaray'ın fikstürü zor diyorlar, Fenerbahçe'nin kolay mı? 6+1 puanlık avantaj var. Belki de Galatasaray'ın bay geçtiği hafta esnasında bu fark aynı kalacak, çünkü rakipleri Trabzonspor. İç sahaları, deplasmandan daha zor.

Frankowski'yi eleştiriyoruz ama bunun sebebi beklenti

Lemina'nın senkron olmasını beklerken, Morata'nın senkron olduğunu gördük. Hala doğru yerde kullanıldığını düşünmesem de, oyun aklı ve özverisiyle birlikte takımı bir arada tutan isim oldu. Osimhen rahatladı, Sara da önünde Morata gibi bir bağlantıyla daha rahat oynadı. Torreira'nın yükselişiyle birlikte, ön alandaki baskılı, pres oyunundan ödün vermeyen takım geri döner oldu. Orta sahadaki sahipsiz top kazanma oranına bakınca, Galatasaray'ın ezber oyununa dönmeye başladığımızı görebiliriz. Osimhen ve Davinson Sanchez gibi lig üzerinde 2 dev isme sahipsin. Davinson Sanchez'in vites açması da, savunmayı rakip yarı alanda başlatmana sebep. Baskı bu şekilde oluşuyor.

Morata'nın asisti tam anlamıyla kariyerini özetler nitelikte

Morata'nın sağlayacağı uyum, Galatasaray'ın şampiyonluk kaderini tayin edecek. Bunu her fırsatta yazıyorum. Türkiye'ye gelmiş en kariyerli ve iyi forvetlerden biri. Beklentiyi doğru ayarladığınızda, size en iyi katkıyı verir. Beklentiyi doğru ayarlamak nedir derseniz, 15 - 20 gollük katkılar beklemeyeceksiniz. Kritik anda "gol" noktasında yine sahneye çıkacaktır ama bu adamın temel işlevi "bağlantı" üzerine. Burada da Dzeko'dan örnek verelim. 39 yaşına girmek üzere ama hala vazgeçilemez isim. Bağlantıda güçlü çünkü. Onu denklemden çıkardığınız an sorun yaşıyorsunuz. En-Nesyri'nin yükselişinde, Dzeko'nun bağlantı oyununun etkisi çok. Senin elinde çok daha iyisi olan Osimhen var. Haftalardır adamın sırtından ilerlerken, neden onu rahatlatamıyorsun?

Galatasaray 4-0 Antalyaspor, en son ne zaman bu denli rahat maç izlemiştik?

En son aldığımız rahat ve farklı galibiyetin üzerinden uzun yıllar geçmiş gibi. Aralık ayından bu yana oyun gücü düşmüş, Ocak ayından itibaren de kötü oynamaya başlamıştık. Antalyaspor karşısında oyun gücünü yine tartışırım ama bu rahatlığı özlemişiz. Maçın ilk anından bu yana rahattık, 2'yi bulduktan sonra da çözüme ulaştık. Galatasaray'ın ilk golü bulmasından çok, 2. golü bulması daha büyük sıkıntıydı. Geri dönüşlerde bu takım var da, fiş çekmekte yoktu. Antalyaspor karşısında o fiş çekildi. 4-2-3-1 düzeninin bende hala soru işareti çok olsa da, Morata'yı kazanmaya başladığımızı görmek, şampiyonluk yolunda attığımız en büyük adım oluyor. Osimhen'i rahatlatıyorsun, 3 gol geliyor, penaltıyı arkadaşına bırakıyor. 

Mertens'in bu dönem yedek olması, biraz da "şarj" olmasıyla alakalı

Okan Hoca'nın Mertens'le sorun yaşadığını sanmıyorum. Kendisinin de söylediği gibi takım içinde ona en yakın olan futbolcudur. Transfer olduğu günden bu yana durum böyle. Torreira söz konusu olsa, onun için de aynı şeyleri yazarım. Mertens'in bu dönem yedek olması, biraz da "şarj" olmasıyla alakalı. Tadic gibi değil Mertens. 5 metrekarede oynamıyor, hala temposundan, eforundan ödün vermemeye çalışıyor. 38 yaşında bu adam ve böyle oynarken de yorulmaktan daha doğal ne olabilir? Sezon başından bu yana 11'deydi, ligin ilk yarısını da müthiş götürdü ama doğal olarak pil bitti. Ya da azaldı diyelim. Hala atacak kurşunu olduğuna inanıyorum.

Hayal kırıklığı ararsak, birçok ismi kenara alırız

Antalyaspor maçının kadrosunu şimdiden yazayım. Alanyaspor maçı 11'inden Lemina kenara gelecek, Yunus Akgün oynayacak. Alanyaspor maçının 2. yarısındaki kurgu ana plan olacak. Oysa bu takım 3'lü oynaması üzerine kuruldu ama hocanın 4-2-3-1 ısrarı devam edecek. Bu da Morata ve Frankowski gibi isimlerden beklenen katkıyı alamamaya neden olacak. Lemina için "Alanyaspor maçında hayal kırıklığı yaşattı" denilse de sorunun yanlış kurgu olduğunu düşünüyorum. Hayal kırıklıklarına inersek, mesele sadece Lemina olmaz, birçok ismi kenara almamız gerekir. Yanlış kurgu çok adam yer. Biz ise senkronu tutturmak yerine, yanlış düzende ısrara devam ediyoruz.

4-2-3-1, Galatasaray'ın fabrika ayarı değildir

Ligin bitimine 10 hafta kaldı ama Galatasaray'da arayış bitmedi. Alanyaspor, zor bir deplasmandı ve geri dönüş hikayesi güzeldi. Futbol olarak ne verdi dersek, çok ümitlenmedim. Oyun olarak mesaj vermemiz lazım diyoruz, yine Osimhen'in sırtında ilerliyoruz. Osimhen'in sırtında ilerlemek güzel de, tek futbolcuya bu denli bağımlılık sağlıklı mı? Osimhen bu ligin net şekilde MVP'si ve sezonu da onun adıyla anacağız. Takım adına işler iyi gitmezken, Osimhen'i övüyoruz. Bir de iyi giderken, Osimhen'i övdüğümüzü düşünün. Hücumu düzenli, seti güçlü, baskılı bir yapıda Osimhen neler yapardı? O oyunu arıyor olsak da bulamadık. Arayış belli ki devam edecek. 4-2-3-1 çare değil çünkü, buradan bir türlü sıyrılamadık.

Sportif Cümleler, 16 yaşında

Biraz kendimi abartmış gibi olacağım ama 16 koca yıl. Dile kolay diyorum ve bir maşallahınızı alırım. Blog mevzusunun en popüler zamanında yazmaya başladım, bugünlerde yazan çizeni çok bulamazken, ısrarla devam etmeye çalışıyorum. Eski aktifliğim maalesef yok, günde 1 yazıya düştük ama dükkanı da kapatmadık. İster istemez biraz daha X platformuna kaydık, orası daha canlı. Yine de buradaki yorumlar, bu işi yapmamdaki en sevdiğim taraf. Blogu ben değil de, sizler ayakta tutuyorsunuz diyebilirim. Öncelikle "yorum atan" herkese teşekkür ederim. Okuyan, değer veren, "doğru eleştiri" yapan herkes baş tacım. 

Alanyaspor 1-2 Galatasaray, Osimhen'in sırtında geçen haftalar

Belli ki Galatasaray'ın rahat maç kazanma şansı yok. Düşe kalka yoluna devam etmeye çalışacak. Çoğu maçın da bu tarz bir geri dönüş hikayesi olması olası. Her geri dönüşün de ana aktörü Osimhen. Kasımpaşa maçını tek başına kazandırmaya yaklaşmışken, Alanyaspor karşısında da benzer bir hikaye yazdı. Neyse ki bu sefer yardımcı aktörler de var. Barış Alper Yılmaz ve Davinson Sanchez gibi. Birçok maçta olduğu gibi yine çöpe atılan ilk yarı, 2. yarıda ise geri dönmeye çalışan bir Galatasaray. Geri dönüyoruz, Osimhen gibi bir canavarın varlığında bunun ihtimali çok yüksek ama hala iyi futbol görememek can sıkıcı. Sezon sonuna kadar görecek gibi de görünmüyoruz. 1-0 olsun bizim olsun mantığıyla, olaya maç maç bakıp, kazanmaya odaklanacağız. 

Şampiyonluk yürüyüşü başlıyor

Alanyaspor maçı öncesi gerçekleşen kampın mutlaka pozitif yansıması olur. Takımın bir arada olmaya ve odaklanmaya ihtiyacı vardı. Şampiyonluk yarışının son virajına girerken, içine girdiğimiz kötü ruh halinden sıyrılmamız gerekiyor. 8 puanlık farkın 4'e indiği doğru ama o farkı oluşturan da aynı takım. Her düşüşün, bizim gibi takımlar açısından mutlaka bir çıkışı olur. Çıkışın da bu döneme denk geldiğini umuyorum. Fenerbahçe için de içinde bulundukları çıkışın mutlaka bir düşüşü olacaktır. Biz kazanarak ilerleyelim, gerisi mühim değil. Alanyaspor / Antalyaspor serisi sonrası Milli Takım arası geliyor. 2'de 2 ile araya gidip, kalan haftaları tek tek sayacağız. Sonrası Beşiktaş deplasmanı ve oradan gelecek galibiyetin getirdiği hava ile durdurulman imkansız. Devamı "bay" arası derken, takımın fizik durumu da iyi seviyeye gelir. 

Fenerbahçe bu kadar işte, fazlası değil

Avrupa'da oynadıkları son 10 maçta 2 galibiyet almışlar. Acun Ilıcalı bizim için diyordu ya, Real Madrid ve Manchester City'le mi oynamışlar diye. E siz kiminle oynadınız? Avrupa Ligi'nde 1 golle, zar zor 24. oldunuz, şanslı bir Anderlecht turu çektiniz, şimdi başarılı mı oluyorsunuz? Algı böyle bir şey işte. Şu tabloyu başarı olarak satıyorlar. Ne oynadı Fenerbahçe, ya da ne oynuyor? 3-4-1-2'yi oturttu deseler, bunun karşılığını nerede alıyorlar? Ligde mi? Hangi büyük maçta Fenerbahçe var mesela? Galatasaray'ı kötü durumda yakalayıp, üzerine asla gelemediler. Okan Hocam da beraberliğe razı olunca, ortaya çıkan tablo bu. Rangers oysa "keli" ne kadar güzel gösterdi. Hızlı oynayın, kapanmayın. Bunu biz de yapmadık mı, Kadıköy'de 3-1 kazanmadık mı? Şimdi o mahkum oyuna daha çok üzülüyorum ama telafisi kupada olacak. Çünkü o gün "tur" için sahada olacağız.

Osimhen olmasaydı Galatasaray?

Osimhen olmasa Galatasaray'dan geriye ne kalır ki demiştim. Bunu bir de rakamlara dökmüşler, konuşacağız. Osimhen olmasa, şu an lig için 3.'lük, 4.'lük gibi yarışın içerisindeydik. Bu abartılı bir yorum değil. Icardi / Batshuayi hattı kurulduğunda herkes memnundu. Osimhen'i piyangodan çıkardın ve gün sonu bu kazanım seni ayakta tutmakta. Icardi sakatlanmasaydı diyebilirsiniz de, kafası burada mıydı? Batshuayi de gün sonunda devre dışı kaldı ve elde bir şey kalmıyordu. Icardi ve Osimhen farklı profiller. Icardi, oyun aklıyla öne çıkan, müthiş bir bitirici. Osimhen ise topsuz oyunda da var olan, fizik gücü ve patlayıcılık olarak durdurulamayan bir canavar. Zaten şu an işler bir oyunun yokken, Osimhen ile ekmeğini taştan çıkarıyorsun. Icardi'nin forvet olduğu düzende bu oyunu oynasan, ekmeğini kim taştan çıkaracaktı?

Bu transferde hocanın ve scout ekibinin onayı yok haberlerine asla inanmam

Adana Demirspor maçının 20 dakikasında pozitif bir şeyler aradım, sonrasında da bekleyelim dedim. Transferi öncesi söylediklerim duruyor, bu işe en karşı olanlardan biri bendim. Hemen hemen herkesin benzer korkuları vardı ama transfer gerçekleştikten sonra "kafadan" negatif konuşmanın anlamı yoktu. En azından izlenim elde edelim dedik. Şu an geldiğimiz nokta, transfer öncesi ne kadar korkumuz varsa, hepsinin gerçek oluyor olması. Stoperin ağırı olur, kısası da olur ama pozisyon bilgin kısıtlı, mentalin de problemse soru var demektir. Kasımpaşa maçında yaptırdığı penaltı amatörce bir hata. Bir anda rakibin arkasına düşüp, formasına asılmanın başka bir açıklaması yok. Tek suçlu Cuesta mı derseniz, elbette hayır. O an Eren Elmalı yerine Cuesta hamlesini yapan "iflas" etmiştir.

Galatasaray'ın hala doğru formasyonu oturtamamış olması handikaptır

Galatasaray'ın hala doğru formasyonu oturtamamış olması handikaptır. Bunun da 2 temel etmeni vardır. Morata'nın yaşadığı sakatlık ve Cuesta'nın varlığı. Cuesta o kadar kötü transfer oldu ki düşündüğün 3'lü savunma planı büyük oranda yara aldı. Cuesta ve Kaan Ayhan'a güvenemediğin için biraz da 4-2-3-1'den devam dedin. Lemina ile senkronu yakaladık diyordum da, başka yerlerden sıkıntı yaşıyoruz. Morata'nın yokluğu hücumdaki taşları oturtmadı. Cuesta'da yaşadığın hayal kırıklığı da savunma hayallerini suya düşürdü. 4-2-3-1 oynarken de, Frankowski gibi bir sağ kanat bekten net katkı alamıyorsun. Bu düzende devam ettikçe, akıbeti Angelino gibi olacaktır. Morata ve Frankowski'yi transfer ederken, 3'lü savunma düzeni ve çift forvetle oynayacağım diye düşündün. Bugün ise bambaşka şeyler deniyorsun. Hala arayışta olmak o kadar sinir bozucu ki.

Galatasaray'dan Osimhen'i çıkartın, geriye kalan ne?

Galatasaray'dan Osimhen'i çıkartın, geriye kalan ne? Ligde 4.'lük, 5.'lik mücadelesi yapacak bir takım. Osimhen'in sırtında bu noktaya gelirken, son 2 aydır ona duyduğun ihtiyaç çok daha arttı. En azından 2 aydır futbol oynamayı unuttun çünkü. Futbol oynamayı unuttuğun ortamda, "kalite" beni kurtarsın diye dua edersin. Osimhen de o kalite. Bir yere kadar seni ayakta tutmaya çalışıyor. Yanına 2. bir isim yazamadığın için "yalnızlar rıhtımını" söyleyerek bir yere kadar dayanabiliyor. Kasımpaşa maçının geri dönüşü başlıca değil, sadece ona yazar. Maç sonu üzüntüsünü gördünüz. Osimhen'i hak ettiğimizi düşünmüyorum.

Kasımpaşa 3-3 Galatasaray, bu takım en son ne zaman futbol oynadı?

İnsanın düşmanı böyle bir şey yapmaz. Diyorlar ki "Lemina bacağını gösteriyordu". O zaman git başka bir orta saha al. Eren Elmalı'yı da çıkartıp, 3'lü düzene dönüyorsun da, iyi kötü oturmuş çarkı neden bozuyorsun? Al Jelert'i, en azından sol bek oynar de. Bu kadar güvenmiyorsan neden yanında tutuyorsun? Okan Hoca, verdi bu maçı. Sorun da bu maçlık değil, biz aylardır kötüyüz. Bu takımdan Osimhen'i çıkardığında geriye bir şey kalmıyor. Oynadığın oyunla maksimum 4.'lük yarışı verecek durumdasın. Öncesinde rotasyona dem vururken, bugün elinde geniş? Ne değişti? Osimhen'i bir kenara bırak, takımın en iyileri Lemina ve Eren Elmalı. Onlar da 2-3 haftaya takımla benzer seviyeye gelir. Fenerbahçe'ye bak, bitik diyeceğin Kostic'in geldiği fizik seviye ortada. Demek ki çalışmıyorsun. Haliyle de şampiyonluğu hak etmiyorsun.

Galatasaray'ın rakibi Fenerbahçe değil, onların güdümündeki TFF

Saha içinde ne kadar kalmaya çalışsak da, bu mücadele "dışarıda". Galatasaray, Fenerbahçe'yle rekabet etmiyor, TFF'ye karşı mücadele ediyor. Adil ortamda, zaten rekabet edeceği bir rakibi yok. Geçen sezonu hatırlayın, 102 puan topladığın ortamda, rakibe 99 puan kazandırılarak yarışta tutuldu ve şampiyonluk son haftaya bırakıldı. Bu sezon da farksız değil. Hatayspor ve Eyüpspor maçında kaçan golleri, 3-0'dan 3-3'e gelen Kasımpaşa maçını konuşuyoruz da, Galatasaray'ın kazandığı birçok maçta aleyhte yapılan hakem skandallarına değinmiyoruz. Şu an verilen mücadelede TFF tarafı elinden geleni ardına koymuyor. Yanlı değil, direkt olarak taraflar. 

6 puan büyük avantaj olsa da, oynadığın oyun ile bu fark hiçbir şey

Okan Hoca 3'lü oynayacağım diyor, ona göre transfer yapılıyor. Dönem sonuna doğru 4'lüye döneceğim diyor, transfer yapılmaya devam ediliyor. Transfer dönemi içinde bu fikirler sık değişirken, rekor ücretleri konuşuyoruz. Morata'yı transfer ederken, 3'lü savunmaya döneriz ve çift forvete döneriz düşüncesi vardı. Icardi'nin varlığında Osimhen transfer edilirken de bu düşünce oluşmuştu. Bu 2'liyi çok fazla bir arada kullanamadık. Icardi sonrası gün sonunda yeniden 4-2-3-1'e döndük. Morata sonrası yeniden 3'lü savunmayı konuşurken, onun sakatlığı döneminde dönülen 4-2-3-1 var ve Rizespor maçının 2. yarısında sonuç verdi. Eren Elmalı da 4'lü savunma oynayabiliriz üzerinden transfer edildi. Oysa Frankowski'yi 3'lü savunma oynayabiliriz diye almıştık. 3'lü savunmadan vazgeçme ihtimali de, Cuesta'nın bile bile ladesi üzerinden gelişti.

Galatasaray 0-0 Konyaspor, 3 günde 1 maç oynamaktan korkan teknik direktörümüz

Türkiye Kupası'nı ne denli hedef görüyoruz bilmem de, yine rahat bir fikstür içinde istediğimizi alamadık. 3 maç oynadın, 2'si kendi sahanda ve 2'sinden de beraberlik aldın. Gün sonunda, Berke Özer ve Başakşehir'in yediği kart sayısı sayesinde çeyrek finali gördün ama olası rakipleri gördükten sonra ne düşünelim? Tek maç ve deplasman. Olası rakipler de, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor. Fikstürüne zorlu bir deplasman eklemiş oluyorsun. Zaten iyi durumda değilsin, futbolun alarm vermekte. Türkiye Kupası çeyrek finalinde alacağın iç açıcı olmayan sonuç, lige nasıl yansır? O güne kadar toparlanır mıyız dersiniz? Ben hiç sanmıyorum. Okan Hoca, futbolcularına 0-0'ı işaret ediyor ve tempoyu yavaşlatmaları gerektiğini söylüyordu. 

Frankowski'nin oyununu bozan isim Sallai'ydi

Unutulmasın. Frankowski, 3'lü savunma beki ve bu düzen düşünülerek transfer edildi. Sürecin bizi yeniden 4'lü savunmaya itmesi ayrı konu. 4'lü savunmada sağ bek oynayamayan bir isim değil bu arada. Lens'te 4'lü savunmada da oynadı ama ideal 3'lü savunmada sağ kanat beki olarak oynaması. Fenerbahçe maçında gösterdiği performansın eleştirilmesi, ondan duyulan beklentiyle alakalı. Rizespor maçının 2. yarısında 4'lü savunmaya geçildi ve performansı çok iyiydi. Frankowski'den ana beklenti "hücum" yönü. Fenerbahçe karşısında orta kalitesi düşük olunca, performans da eleştirildi. Bu maç özeliğinde iyi orta kesemediği doğru ama önünde oynayan Sallai, onun oyununu oldukça bozdu.

6 puanlık fark ve 2'li averaj başlı başına ona yazar

Lemina konusunda, Okan Hoca için övgüde bulunamam. Transferini ilk etapta istemediğini, mevcut orta saha rotasyonunu yeterli gördüğünü biliyoruz. Lemina transferi başlıca taraftar başarısıdır. Eksiği herkes görüyor çünkü. Alternatif sıkıntısı değildi mevzu. Direkt olarak ilk 11'inin orta saha yapısında problem vardı. Torreira ve Sara düşmüştü çünkü. Bu 2'liyi yükseltecek, senkronu tutturacak isim Lemina'ydı. Rizespor maçında, Lemina oyuna girdikten sonraki süreç bizim rehberimiz olacak. Fenerbahçe karşısında iyi bir Sara'dan bahsedemedik ama Lemina'yı çok fazla geride konumlandırmak zorunda kaldık. Mesafe açılınca, yalnızlıklar oluştu. Fenerbahçe maçı üzerinden Lemina yorumlayacak olursak da, 6 puanlık fark ve 2'li averaj başlı başına ona yazar.

Galatasaray 0-0 Fenerbahçe, Vincic ve Okan Hoca istediğini aldı

Vincic, 0-0'ı yönetmeye gelmiş ve istediğini aldı. İstediğini alırken, Okan Hoca da kendisine fazlasıyla yardımcıydı. Hatta Mourinho da. Fenerbahçe'nin burada galibiyet alması gerekirken, çok risk aldıklarını düşünmüyorum. Topu Galatasaray'a bıraktılar ve hata kovaladılar. Dzeko'nun bağlantısını kesince, o imkanı yakalayamadılar. Hep söylerim, Fenerbahçe'nin Dzeko kadar var olduğunu düşünüyorum. Galatasaray'ın hücum üretkenliği ne dersek, orada da koca bir 0 var. Temkin işini biraz abarttığımızı düşünüyorum. Beraberliği cepte tutmak güzel, gün sonunda 6 puan avantajı ve 2'li averajın var. Yine de bu denli temkini riskli buluyorum. Derbi tarihi, taşa ya da kuşa çarpıp, 1-0 kaybettiğin maç kaynıyor. Golü yesen, bu hücum düşüncesinde nasıl çıkartabilirsin? Hele ki 2. yarıda temkin dozu daha da arttı ve Okan Hoca da istediği 0-0'ı aldı diyebiliriz.

Çelik gibi tribün bekliyorum

Fenerbahçe'nin Galatasaray'a karşı hangi 11'le saha çıkacağı daha büyük bilinmezlikler içeriyor. 3-4-1-2 oynayacaklar da, stoper ve orta saha tarafında kimler olur bilmiyorum. Djiku ve Çağlar Söyüncü iyileşti çünkü. Bu 2'liden 1'i stopere yazılır mı göreceğiz. Amrabat'ın stoper mi yoksa orta saha mı oynayacağı konusu da o hamleye bağlı. En-Nesyri / Dzeko'nun da yeri garanti desek, forvetin arkası kesin olarak Tadic ya da Talisca olur diyemem. 2'si de olmayabilir. Amrabat - Fred - Symanski 3'lüsü ile oynarlar diye düşünüyordum. Galatasaray'da Lemina - Torreira - Sara'yı göreceğiz çünkü. Bu merkezin tempo ve sertliğine cevap verebilmeleri, yazdığım 3'lüyle oynamalarıyla alakalı. Sofyan stoper olur, bu durum işimize gelir. Sofyan orta saha olur, Tadic de önlerinde, bu durum yine işimize gelir. Orta sahada oynayacak Sofyan, takım boylarını uzatacak. Stoperde oynayacak Sofyan'ın da Osimhen karşısında zor duruma düşebilme potansiyeli yüksek.

Mertens'in pilinin bitmesinden daha doğal bir şey yok

Mertens'in pilinin bitmesinden daha doğal bir şey yok. Geçen sezonun ilk yarısında ağırlıklı olarak yedek olduğu için, 2. yarısında daha diriydi ve şampiyonlukta benim için mvp oldu. Bu sezon ise sürekli 11. 24'ten 25 yaşına geçmekle, 37'den 38 yaşına geçmek farklı şeyler. 37'den 38'e geçerken o 1 yıl fizikten çok şeyler götürüyor. Ekonomik kullanılmayıp, üst üste 11 oynayınca da bir noktada pil bitiyor. Geçen sezona girerken, son 15 - 20 dakikalar adına düşünülmeli diyorduk. Ligin 2. yarısında formayı aldı ve şampiyon yaptı. Sonrasında haklı olarak sözleşmesi yenilendi ama o gün yine son 15 - 20 dakikalar adına düşünülmeli diyorduk. Gün sonunda geldiğimiz nokta bu. Şaşırtıcı bir şey yok, beklenen gelişme.

Kendisini hazır tutmasıyla, en büyük saygıyı hak etti

Günay Güvenç, formayı AZ maçıyla birlikte hak etmedi. Uzun zamandır hak ediyordu. Muslera'nın Galatasaray formasıyla en kötü sezonu. İyi bir maçı var mı diye sorsanız, vereceğim olumlu yanıt yok. Genellikle kalesine gelen ilk golleri yer, tüm momentumu rakibe verir. Özellikle de Avrupa'da. Tüm sezonu Günay Güvenç ile oynasan, ilk 8'deydin ve bugün AZ maçlarını oynamıyordun. Ligde de puan farkı 6 değil, daha fazlasıydı. Sadece 3 maçta berabere kaldın demeyin, 3 maçta da Muslera imzası var. Kazandığın maçlarda da mutlaka Muslera hatalarına denk gelirsin. Muslera'nın Galatasaray için önemini kimse sorgulayamaz ama bugünün şartları başka. Kimse de dün üzerinden, bugün hak etmediği ortamda oynatılmaya devam edilmemeli. Forma adaletini kaybetmemeli. Maalesef biz bu adaleti, Muslera üzerinden okuyunca kaybedeli çok oldu.

Galatasaray 2-2 AZ, Günay Güvenç ile Muslera'nın yer değiştirdiğini hayal edin?

İlk AZ maçına göre fark, kalede Günay Güvenç'in olması. 2-2'lik skor adına "en azından kaybetmedik" denilecekse, bu takımın onurunu ve haysiyetini ayakta tutan isim Günay Güvenç'ti demek lazım. Muslera çok büyük ihtimalle kendi isteğiyle yedek oturdu ama ayağına sıktığının farkına maç sonu varmıştır. Günay Güvenç kadar hakkı yenen bir futbolcu var mıdır? Buna rağmen sorun çıkarmaz, liderlik yapar, yaşayan Galatasaray'dır. AZ karşısında da takımın haysiyetini ayaklar altına aldırmaz ve seni tarihi farktan kurtarır. Şu maçta kaleye Muslera'yı koyun, en iyi ihtimalle 5-2 kaybederdin. Fenerbahçe maçı ve sonrası dahil olmak üzere, sezonu Günay Güvenç'le bitirmelisin. Mevzunun bir yanı hem hak, hem de senin şampiyon olabilme ihtimalinin güçlenmesi. Fenerbahçe maçı öncesi iyi sinyaller vermezken, en azından kalene gelen ilk şutu gol yeme de, momentumun içine etme.

Emerson Royal'den Frankowski'ye geçiş, Dubois'ten Boey'a geçiş gibi

X futbolcuyu transfer ederken "ne alacağını bilirsiniz" dersiniz ya, Frankowski o işte. Futbolcuyu tanıyan herkes az çok aynı yorumu yaptı. Ben de adı geçtiği andan itibaren pozitif konuştum. Pozitif yorumlar yaparken "hiç mi olumsuz özelliği yok" diye soruldu ama bu futbolcudan ne alacağınızı biliyorsunuz işte. İstikrarlı, mücadelesinden ödün vermez ve yüksek tempolu. Genelde iyi futbol oynar. Bir Dani Alves olmayacak elbette ama ondan da vazgeçmezsiniz. Lens formasıyla istikrarı, oynadığı maçlardaki ortalama puanları ortada. Avrupa'da transfer dönemi bitmişken, Frankowski'yi getirebilmeyi başarmak büyük iştir. Bu transferi gerçekleştirenlerin hakkını vermek lazım. Galatasaray'da futbol idaresinde farklı görev dağılımları varken, bir kesimin yaptığı transferler hem isim, hem maliyet olarak iyi. Bir kesim ise türlü skandal işe imza attı.

Lemina'nın olmadığı senaryoda, ayaklarının yere basması çok zordu

Beni takip edenler, "senkron" sözünü çok kullandığımı bilir. Senkron nedir dersek, Fatih Hoca'nın 2011 - 2012 sezonunda kazandığı şampiyonluktaki Elmander etkisidir. Okan Hoca'nın Galatasaray'da ilk şampiyonluğunda Rashica'nın 11'e dahil olduğu andır. Bu sezon da tanınım altını dolduracak isim Lemina olacaktır. Galatasaray orta sahasındaki zafiyeti herkes görüyordu. Ne demeye oraya transfer istenilmedi anlamıyorum. Alternatif sorunu diye bakmıyorum olaya. İlk 11'inde orta saha sıkıntın vardı. Lemina gibi bir fırsat önüne düşmüşken, bunu nasıl ertelersin? İlk yapacağın transferi son günlere bıraktın. Taraftar baskısı olmasa almayacaktın bile. Lemina'nın olmadığı senaryoda da ayaklarının yere basması çok zordu.

Rizespor 1-2 Galatasaray, ve senkronu yakaladın

Galatasaray'daki mesele "formasyon" değil. 3'lü, 4'lü konusu değil mevzu. "Orta sahan" kadar varsın. Sara'yı derinlerde gezdirirken, hücumdan uzak kıldın ve bir anlamda körelttin. Torreira da düştü bu senaryoda. Lemina transferini neden istedik? Cevabı Rizespor deplasmanı. Lemina'yı denkleme aldığın an, Sara'yı hücuma yaklaştırdın ve o andan itibaren net bir şutu, 2 de rakip ceza sahası içerisinde "gol" aksiyonu var. Torreira'yı da yükselttin, sadece süpürmeye odaklandı. Lemina'ya birlikte orta sahada üstünlüğü eline alıp, oyunu rakip yarı sahaya yıktın ve geri döndün. Mesele orta sahadaki üstünlüğündür. Senkronu oturtacak isim de Lemina'dır. İdeal orta saha kurgunu oluşturduktan sonra da, işlerin senin adına pozitife yöneleceğini göreceksin. Sara yeniden tabela yapacak, Torreira'nın baskısı işine yarayacak, Lemina da merkezde seni agresif kılıp, öne taşıyacak. En önemlisi ise Osimhen'e daha yakın oynayıp, beslemeye başlayacaksın. Sağda da Frankowski gibi müthiş bir faktörün oldu.

Şampiyon biziz mesajını vermen gereken zamanlardayız

Rizespor'un Fenerbahçe karşısında verdiği reaksiyon iyiydi ama son haftalarına baktığımızda ciddi düşüş içerisindeler. Berkay Özcan / Abdülkadir Ömür gibi 2 net yerli hamlesi yaptılar. Kendi sahalarındalar ve sevmediğim bir deplasman. Galatasaray açısından bakarsak, kazanmanın olmazsa olmaz olup, Fenerbahçe karşısına en az 6 puan farkla lider girmenin gerektiği bir maç olacak. AZ deplasmanı kırıcı oldu. Ara transferde yaptığın hamlelerle asıl düşüncenin lig olduğunu gösterdin ama Avrupa'da bu görüntü de kabul edilemez. Yine de madem asıl amaç lig, bunun karşılığını vereceğin ilk sınav Rizespor. Rizespor / Fenerbahçe maçları öyle bir eşik ki şu 2 haftada şampiyonluğun kaderini belirleyeceksin. 2'de 2'nin şampiyonluk yolundaki avantajı büyük olacak. O rüzgarla da ipi göğüslemekte zorlanmayacaksın.

Galatasaray'ın ideal 11'ini bir an önce bulması ve bunda ısrar etmesi gerekiyor

Morata'nın yaşadığı sakatlık da hocaya yazar. AZ maçının son anlarda, geriden top çıkarmaya çalışırken o sakatlık geldi. Morata'yı Osimhen gibi kullanmaya çalışırsan, bunlar başına daha çok gelir. O kadar plansız ve bitse de gitsek havasındaydın ki az buçuk isyan eden futbolcular sorun yaşadı. Başta da Morata. 90. dakika olmuş ama kendi yarı sahasının derinliklerinde topu alıp, seni öne taşımaya çalışıyordu. Umarım ciddi bir durum yoktur da yokluğu sadece Rizespor deplasmanıyla sınırlı kalır. Yeniden çift forvet hayalleri kurarken, bunun aksamasını istemem. Osimhen / Morata'yı henüz bir arada kullanamadık. Planımız bu, çok da uyumlu 2'li olacaklar ama Osimhen / Icardi'yi bir türlü bir arada kullanamadığımızı unutmamak lazım. Galatasaray'ın kaderinin Osimhen'in sahada olmasıyla doğru orantılı olduğunu görüyoruz. Osimhen'i saha içinde daha rahat tutmak da, Morata'nın da sahada olmasıyla alakalı.

Okan Hoca "geçiş sürecindeyiz" derken, nasıl bir geçiş?

Okan Hoca "geçiş sürecindeyiz" diyor. Nasıl bir geçiş? Yeniden 3'lü savunma düzenine dönmek mi geçiş? Sezon içerisinde sık sık denediğin düzen zaten. Ara transferde birçok isim geldi, onlarla oynamayı mı "geçiş" olarak adlandırıyor. Aldığın çoğu ismi Avrupa'ya yazamadın oysa. Bu tabloda Avrupa hedefi rafa kalkmış gibi mi düşünelim? Elenmek istiyorsun, en azından bu kadar belli etme derken söylemek istediğim bu. Avrupa'da oynatabildiğin mevcut isimlerle Avrupa'da yol alamayacağın açıktı. AZ'yi yenmiş olsan da bir şey değişmeyecekti. Hoca bunu dile getiremiyor da, "geçiş" diye mi rezaletin üzerini kapatıyor. AZ'nin bu sezon transferde yapmış olduğu toplam bonservis harcaması 4.8 milyon avro. Bir de senin sahadaki kadronun maliyetini hesaplayalım.