15 Nisan 2010 Perşembe

Futbolun 1 Mayıs'ı Olsa: Clarence Seedorf

Geçtiğimiz günlerde hakkı yenen futbolcular tarzında bir yazı yazmıştım ama o kadroya bilerek eklemediğim bir futbolcu var. Çünkü bu adam, o kadroya sığmaz. Bu yüzden tek başına, ayrı bir yazıda değerlendirmek gerekiyor. Javier Zanetti, benim için Dünya'nın gelmiş geçmiş en çok hakkı yenen 3-4 futbolcusundan birisi. Çünkü yıllarını Inter'e verdi, ben bildim bileli takımın kaptanı ve 36 yaşında bile hala kendisinden vazgeçilemiyor. Ama kariyerinde Inter dışında fazla gezmediğinden bir Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yok. Clarence Seedorf'un ise üç farklı takımda dört Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu bulunuyor. Hatta kazandığı kupalar, madalyalarla falan kendi adına bir müze açsa, çoğu önemli takımdan fazla kupası var. Ajax, Real Madrid, Inter ve Milan gibi takımlarda da oynamasına rağmen, bu adamın hakkının yeterince verilmediğini düşünüyorum. Seedorf deyince bir an aklıma Robert Horry geliyor. Onun da NBA'de üç farklı takımda kazandığı şampiyonluklar var ve yüzük sayısı Barış Manço ile yarışacak cinsten. Ama Seedorf ile kendisini karşılaştırmam bile. İkisi de daha çok görev adamı olmasına rağmen, Seedorf Dünya futbolunun en önemli yıldızlarından ama hakkı verilmeyen isimlerinden.

Ajax'ın efsane olduğu yıllar. Özellikle 1994-1995 sezonu. O yılda kazandıkları Şampiyonlar Ligi ile beraber zirve yapmışlardı. Kadroya baktığımızda Van Der Sar, Overmars, Kluivert, De Boer kardeşler, Davids ve tabii ki Seedorf. 23 yaş ortalamalı kadro ile Şampiyonlar Ligi'ni kazanmışlardı ve Ajax'ın bu jenerasyonu Hollanda'yı uzun süre taşıdı. Tabii bu kupa kazanıldıktan sonra bir yaprak dökümü yaşandı ve bu yıldızlar önemli takımlara transfer olmaya başladılar. Seedorf'un da 1995 yılında yolu Sampdoria'ya düşmüştü. Sampdoria formasıyla bir sezon geçirdikten sonra 1996 yılında bu sefer yolu Real Madrid'le kesişti. Seedorf'un aslında Dünya futboluna adını yazdırmaya başladığı yıllar o zaman başlamıştı.

İlginç saç modellerinin bir numaralı futbolcusu olmuştur. Gerçi o zamanların Siyahi Hollandalı futbolcularının çoğu böyleydi. Zaten kıvırcık olan saçlarına getirdikleri ilginç düzenlemeler ile gündem oluyorlardı. Bir de bunu ünlü futbolcular yaparsa o zaman fazlaca göz önüne çıkıyorlardı. Seedorf'un da bu tip imajlarına sıklıkla şahit olmuşuzdur. Seedorf, Real Madrid formasını tam üç sezon giydi ve oynadığı 121 maçta 15 gol atmayı başardı. 1997 yılında ise kariyerinin ikinci Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna bu forma altında ulaştı. Real Madrid kariyeri oldukça iyi olan Seedorf'un o zamanların gözde futbolcularından birisi olduğunu söylemek lazım. Ama o zamanların sömürücü takımlarından olan, İtalya'nın kendi çapında Los Galaktikos'unu yaratmaya çalışan Inter, 23 milyon avro gibi bir rakam karşılığında Seedorf'u transfer etti. Sadece Seedorf'la da kalmayıp herhangi bir sistemle alakasız olarak birçok futbolcu transfer ettiler ve bu durumda başarıdan söz etmek mümkün olmadı.

Vieri, Robbie Keane, Kallon, Zamorano, Mutu ve birde bunların üstüne Hakan Şükür. Inter'in santrafor rotasyonu bakımından rekor kırdığı yıllar. Tabii bununla orantılı başarısızlıklar. Çok parayla, sürekli transferler başarıların gelmediğinin bir göstergesi daha. Seedorf da o takımın orta saha futbolcusuydu. Gerçi bu tip bir kadroda orta saha, defans bölgelerine ne kadar bakılır bilinmez. Seedorf, üç sezon boyunca Inter forması giydi ve 64 maçta 8 gol attı. Inter kariyerinin çok parlak geçtiğini söyleyemem. Seedorf'un o aralar Inter'de olmasının bize tek iyi yönü Emre Belözoğlu'nun da Inter'e geldiği sıralarda bu ikilinin beraber aynı takımda olması ve Emre Belözoğlu'nun kendine çok iyi bir rol model alabilme ihtimali olmasıydı. Hagi'den sonra Seedorf gibi bir isimle aynı takımda bulmak büyük bir şans olmalı. Hatta Emre Belözoğlu'nun İngiltere de ırkçılık iki siyahi futbolcu ile ilgili ırkçılık olayları konuşuluyordu. Seedorf ise o aralar Milan da olmasına rağmen Emre Belözoğlu'na kefil olmuştu ve UEFA'ya bu konuyla ilgili mektup yazmıştı. Yani Emre Belözoğlu'nun Inter hatta Avrupa kariyerinin hiç iyi gitmediğini söyleyebiliriz ama Seedorf gibi bir ismin saygısını kazanmak bile müthiş bir olay. Seedorf'a geri dönersek, Inter kariyerinin iç açıcı geçmediğini söylemiştik. Bu düşüşten sonra Milan'lı Coco ile takas olup Milan forması giymeye yani yeni bir efsane hayatı daha yazmaya doğru yola çıkmıştı.

Gerçek anlamda Seedorf efsanesinin yazılmaya başladığı yıllar, Milan forması altında yaptıkları ile başlamıştır. Inter performansını gördükten sonra sürekli düşüş yaşar denilen, gözden düşen Seedorf kariyerinin en iyi zamanlarını Milan da geçirdi. Pirlo, Gattuso, Kaka, Ronaldinho, Pato, Rui Costa gibi futbolcularla bir arada oynamasına rağmen hiçbir zaman adı bu futbolcuların önünde sivrilmedi, sürekli işin geri planında gibiydi. Yani kendisi gerçek anlamda futbol işçiliğini yaptı ve Milan'ın kazandığı başarılarda büyük rol oynadı. 2003 yılında Milan'ın İtalya Kupası ve Şampiyonlar Ligi'ni kazanmasında önemli rol oynamıştır. 2003 yılında oynanan finalde Juventus'a karşı penaltıyı kaçırmasına rağmen takımı kupayı kazanmasını bilmişti. 2003/2004 sezonunda ise Milan'ın Serie A şampiyonluğunda yine o vardı. 2005 yılında oynanan inanılmaz finalde Liverpool'a karşı 3-0 öne geçmelerine rağmen maç 3-3'e gelmişti ve kupayı Liverpool kazanmıştı. O anları da Seedorf yaşadı. 2006/2007 sezonunda ise Milan tekrar Şampiyonlar Ligi'ni kazandığında bu sefer Seedorf'un hakkı verilmiş ve bu sefer Şampiyonlar Ligi'nin en iyi orta saha futbolcusu seçildi. 2007 yılında bir de Dünya Kulüpler Şampiyonası'nı kazandılar. Bu kupalar ve başarılarla beraber Seedorf da müzesine yeni yeni madalyalar kazandırmaya devam etti. Ayrıca 2006/2007 sezonunda 100. Şampiyonlar Ligi maçına çıkarak başka bir onura erişmeyi başardı. Şimdilerse ise hala Milan da ve takımının başarısı için elinden geleni yapıyor. Gerçi bu aralar yedek kulübesinden geliyor ama Milan kendisinden asla vazgeçemez. 10 numaralı formayı bile Ronaldinho'nun değil de kendisinin giymesi Milan açısından öneminin göstergesidir.

Milli Takım'a da değinmek lazım aslında. Seedorf'un kulüp kariyeri oldukça parlak olmasına rağmen Hollanda ile kazanabildiği bir kupa yok. Hollanda, geçmiş yıllarda neredeyse bütün turnuvalara favoriler arasında girmesine, turnuvaların en iyi futbollarından birisini oynamasına rağmen yarı finalden ötesini göremeyen bir takım olmayı başardı. Seedorf'un kariyerinde Euro 96, 2000 ve 2004 ve 1998 Dünya Kupası var. 98 Dünya Kupası ve Euro 2000 de finalin kapısından dönmüşlerdi. İki yarı finalde de penaltılarla elenerek Seedorf'un madalya koleksiyonuna yeni madalyalar ekleme imkanı olmadı. Sonrasında ise teknik direktör Van Basten'le sorunlar yaşandı falan derken Seedorf'u Milli Takım da görememeye başladık. Bana kalsa takımda bir ağabey, x faktör anlamında ilk yazacağım isimlerden birisi Seedorf olur.

İşte böyle birisi Seedorf. 1 Mayıs İşçi Bayramını kutlamak sanırım en büyük hakkı. Gerçek anlamda futbolun işçici ve 34 yaşında işçiliğini yapmaya devam ediyor. Terfi falan etti ya da emekliliğine gün sayıyor şeklinde asla konuşamıyoruz. Bu gidişata bakınca da 36-37 yaşına kadar rahatlıkla oynayabilir diyorum. Yazının başında dediğim gibi. Dünya futbol tarihinin en çok hakkı yenen futbolcularından birisi de Seedorf oldu. Futbolu seven, sayan herkes Seedorf'a büyük saygı duyup, hakkını teslim etti ama futbolun şov dünyası Beckham'la falan ilgilenirken futbol işçilerini hep ikinci plana itti. Ama tarih her döneminde Seedorf'u yazacak. Onun kazandığı kupalar, madalyalar dediğim gibi müze olacak cinsten. Seedorf, kendi müzesini kurup farklı bir iş dalına atılabilir. İşin şakası bir yana bu adamı hala izlemek büyük bir keyif. Milan'ın kadrosuyla prostat falan diye makara yapıyorum, hatta Seedorf da yaşı itibariyle bu prostat halkanın bir parçası ama o 34'üne de gelmesine rağmen hala 25'lik delikanlı gibi. Milan'a 26 yaşında ilk adım attığındaki gibi. Bu arada Seedorf'un ceza sahasının dışından, hatta orta sahadan attığı gollerin de önünde eğilmek gerekiyor. Keşke Galatasaray'a da yolu düşse ve bugünlerde savaşmıyor, koşmuyor, sisteme uymuyor diye eleştirdiğimiz orta sahaya gerçek anlamda bir vizyon katsa.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir