15 Eylül 2012 Cumartesi

Antalyaspor 0-4 Galatasaray, Hoşgeldin Amrabat

Galatasaray adına Antalyaspor maçları psikolojik bir sınav gibiydi geçmiş yıllarda. İki önemli faktör bu anlamda. Necati Ateş'in her Galatasaray maçında attığı gol ve goller, Ömer Çatkıç'ın ise kariyer performanslarını Galatasaray karşısında göstermesi. Geçen sezon Galatasaray'ın galibiyet alamadığı tek takım Antalyaspor'du ve bu psikolojik eşiği böyle bir galibiyetle atlatmak güzel tabii.

Kafalarda Manchester United maçı var ve ister istemez o maça odaklanıyoruz. Antalyaspor maçını da bir anlamda Manchester United maçının provası gibi gördük. Hamit Altıntop'un yüksek ateş sebebiyle kadrodan çıkarılması büyük bir sürprizdi ve Amrabat sağ tarafta geçer, Emre Çolak sol tarafta oynar derken Aydın Yılmaz tercihi geldi sağ tarafta. Bu da Hamit Altıntop bu maçta olsaydı bile Amrabat'ın Emre Çolak'ın yerine oynayacağını gösterdi.

Antalyaspor dersine güzel çalışmış aslında ama eksik çalışmış. Geçen sezonki Galatasaray'a göre bir plan hazırlamışlar ve Selçuk İnan'la Melo'yu durdurup, Galatasaray'ın organize olma şansını ortadan kaldırırım gibisinden bir durumları vardı. Geçen sezon bu ikiliyi durdurmaya odaklı her takım Galatasaray'a karşı etkili oldu aslında, çünkü en önemli hücum silahımız ortadan gelinen ve Selçuk İnan, Melo insiyatifinde gerçekleşen hücumlardı.

Bu sezon durum farklı, ihtiyaca yönelik hamleler geldi Galatasaray'dan. Bunların da başında Amrabat geliyor ve Antalyaspor'un atladığı faktör Amrabat oldu. Yine çok verimli hücumlar gelmedi Galatasaray'dan ama kanatları kullandığı anlarda {özellikle soldan Amrabat ve sağdan da Eboue} etkili olmasını bildi ve Amrabat'ın taç atışıyla yaptığı asist {müthiş bir futbol zekasıdır bu, hem Amrabat'ın bu düşüncesi, hem de Elmander'in bunu göstermesi}, ikinci golde de tamamen bir Amrabat imzalı atılan golle 2-0'ı buldu Galatasaray. Rakibin de 10 kişi kalmasıyla birlikte maç tam bir hücum idmanı şeklini aldı.

Antalyaspor'un ikinci yarıda etkili olma şansı yoktu. İsaac oyundan atılınca Ömer Şişmanoğlu ile bir tarz değişikliğine gittiler hücumda ama bu tarz forvetlerin Cris ve Semih Kaya gibi güçlü stoperler karşısında pek fazla etkili olma şansı yok. Zaten Tita da kilitlenmiş derken Antalyaspor saha içerisinde sorumluluk alacak bir futbolcu aradı, Emrah Başsan'ın oyuna girmesiyle de sadece onun bireysel yetenekleriyle pozisyondan öte heyecan aradılar.

Elmander'i riske atmadan Burak Yılmaz'ın ikinci yarıya başlamasını istiyordum, korktuğum da başıma geldi, umarım Elmander'in ciddi durumu yoktur ama Burak Yılmaz'ın bu etkisi Elmander'i unutturdu bir anda. Fatih Terim sanki Manchester United maçında Elmander ve Umut Bulut'un ön alanda yapacağı baskıya güveniyor gibi, Burak Yılmaz'ın yedek oturması da bu yüzdendi. Yoksa 11'de bekliyordum kendisini.

Bana göre de 11'de olmalı. Anlatmaya gerek yok, hepimiz özelliklerini biliyoruz. Her tarz hücum kombinasyonunda Burak Yılmaz'ı verimli kılmak mümkün ve o da neler yapabileceğini ikinci yarıda fazlasıyla gösterdi. Frikikten attığı gol, pozisyona girme yeteneği, rakip savunmayı Umut Bulut misali presle değil de koşularıyla yıpratması, en olmadık anda bile kaleye yapabildiği gol vuruşları derken çok etkili oldu ve Elmander'in bir adım önündedir şu an bana göre.

Şunu da yazdım twitter'a, Burak Yılmaz'ı kenarda tutabilecek kadro kudretine sahip Galatasaray, bu rotasyon gerçekten çok önemli.

Tahmin ettiğimden rahat bir maçtı, bu sezonun Galatasaray adına en iyi futbolu ve Manchester United maçı öncesinde de fazla yıpranılmaması güzel olan taraf. Amrabat maçın adamı oldu, ilk yarıda Antalyaspor'un fişini çeken isimdi. Burak Yılmaz oldukça etkiliydi, özellikle ikinci yarıda Selçuk İnan'ın da sorumluluk alması ve Galatasaray'ı daha güzel kılması gözden kaçmayacak olan detaylar. Ayrıca Cris adına da olumlu bir maçtı, ona yaşlı demeye utandım. Semih Kaya ile ilk maçı ve tecrübe faktörü kimle oynarsa oynasın onu partneriyle uyumlu kılıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir