3 Ocak 2013 Perşembe

Galatasaray'ın Brezilyalıları

Brezilyalı futbolcuların Galatasaray forması altında inanılmaz işler yapanı da var, büyük hayal kırıklığı olanı da. Ama genel bir algı olarak, ''Brezilya aşısı Galatasaray'da tutmuyor'' söyleminin yaratılmasına da katılamam.

16 tane Brezilyalı futbolcu Galatasaray'da forma giymiş bugüne kadar, aslında sayı da bana az göründü. Galatasaray tarihinde de ilk Brezilyalı Taffarel gibi görünüyor, en azından benim bildiğim o. Bu da ilginç mesela, o kadar da uzak tarihlere gitmiyoruz.

Haber siteleri bu Brezilyalı futbolcuları toparlamış, ben de biraz nostalji yaparım dedim ve şu Brezilya algısının da o kadar da abartıldığı kadar büyük olmadığını göstermek isterim. Tek tek futbolcular üzerinden gidelim:

Claudio Taffarel: 1998 yılında Galatasaray'a geldi ve üç sezon forma giydi. 98 Dünya Kupası'nın ardından gelmişti ve adı olan, büyük bir kaleciydi. Galatasaray'da da müthiş işler yaptı, inanılmaz bir istikrardı. Uefa Kupası'nın kalkmasında payı büyüktür ve şimdilerde kaleci antrenörü olarak aramızda. Muslera adına da çok büyük bir şans elbette.

Bruno Quadros: Capone ve Marcio paketinin içerisinde o da vardı ve 99-2000 sezonunda takıma katılmıştı. Potansiyel olarak bekledik onu ama çok az maça çıktı diye hatırlıyorum. Sonrasında İstanbulspor'a gitti ve sezonu Türkiye'de tamamladı ama adını bile zor hatırlarız kendisinin.

Carlos Alberto de Oliveira Capone: Benim için Brezilyalıların şahı bu adamdı. Tam bir savunma jokeri. Stoper oynar, sağ bek oynar, savunmacı olmasına rağmen golcü özelliği vardır, istikrarlıdır ayrıca. O da 3 sezon Galatasaray formasını giydi ve Uefa Kupası'nın kazanılmasında da payı büyüktür. Hagi, Popescu ve Taffarel üçlemesi yapılır ama Capone'nin hakkı damima yenir. Oysa bu hak yenmemeli. 

Mandinga dos Santos Marcio: Onun için de kötü transfer değiliz. Hakan Şükür ve Arif Erdem'e alternatif olması planlanıyordu ve planlandığı gibi de oldu aslında. Alternatif anlamda iş yaptı, kenardan geldi, gol attı, kapasitesi dahilinde iyi bir forvetti. 2 sezon oynadı o da ama daha çok Uefa Kupası'nın kazanıldığı sezonda adını hatırlarız. Hatta Fenerbahçe deplasmanında son kazanılan maçta da gol atan isimdir.



Mario Jardel: Çok büyük bir sansasyondu onu almak. Porto'dan Atletico Madrid'in Falcao'yu alması gibi bir transferdi o da. Altın ayakkabı sahibi golcüyü alıyorsunuz, büyük paralar ödeniyor ve ses getiriyor bu hamle. Hakan Şükür'ün ardından gelen bir isimdi ve efsane bir sezon yaşadı. 43 maçta 34 gol attı diye hatırlıyorum, Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline çıkılmasında da katkısı büyüktür. Ama koşmuyor diye yaratılan algı Jardel'in ayrılık sürecini başlattı ve tarihin en kötü futbolcu satışını yaptık belki de. Horvath, Spehear, Mbo Mapeza + bir miktar para. 5 milyon dolar gibi bir fiyat hatırlıyorum.

Joao Batista: Gaziantepspor'da yıldızını parlatan yabancılardan biriydi o da. 2001-2002 sezonunun devre arasında da Galatasaray'a transfer oldu ve o sezon kazanılan şampiyonlukta da payı vardır. Yarım sezonda iyi işler yaptı ama sonraki iki sezonda beklenileni bir türlü veremedi. Onun adına Fatih Terim dönemi iyi geçmedi, zaten Lucescu da Shaktar'daki ilk dönemlerinde Batista'yı Ukrayna'ya götürmüştü diye hatırlıyorum. Sonrasında da zaten Türk vatandaşlığı dahi aldı, geziyordu Anadolu'yu.

Jorge Felipe Loureiro: Yeni Hagi'lerden o da, Hagi arayışlarının ilk ürünlerinden. Hagi'nin ardından 10 numarayı giyen ilk isimdir. Ama yaratılan algı onun da başını yemişti, ''koşmuyor''. Yürüyerek adam geçtiği söyleniyordu, gerçekten de vardı böyle bir yeteneği ama sadece yarım devre Galatasaray'da kalabildi ve sonrasında 10 numarayı Revivo'ya emanet etti.

Fabio Pinto: Brezilyanın yeni yıldız adaylarındandı ve onun transferi geleceğe dönük önemli bir adımdı aslında. Forvet, sol kanat gibi oynayabilen bir futbolcuydu ve 1.5 sezon Galatasaray forması giydi. Bu 1.5 sezonda da Galatasaray formasıyla attığı gol sayısı sadece ''1''. Bir de 6-0 yenildiğimiz Fenerbahçe maçında attığı müthiş şutu hatırlarım. Çok büyük bir hayal kırıklığıydı, Carrusca ile zirveyi paylaşır hatta.

Christian Correa: İsimli, kariyerli bir forvetti aslında. Altay deplasmanında tribündeydim ve Christian'ın futbolu beni kendisine hayran bırakmıştı, o maçta da 2 golü vardı zaten. Ama tutmadı nedense, ısrar da edilmedi. O sezonun garip yapısıydı zaten, tutmayan devre arasında gider ve yenisi gelir. O da Lukunku'ya bırakmıştı yerini.

Cesar Prates: Onun adına hayal kırıklığı diyemem asla. Sevdiğim bir futbolcuydu. Sağ bek olarak yetenekleri tartışılır, özellikle de savunma kısmında ama iyi bir hücum bekiydi, o kötü sezonda da belki de en katkılı yabancı futbolcuydu bile diyebiliriz. Attığı frikikler hala akıllardadır ama o da tek sezon kalabildi.

Flavio Conceicao: Ben Conceicao'yu beğenenlerdenim. Song & Tomas ikilisinin başarısından konuşuruz hep ama o sezon Conceicao'nun da bu ikili üzerinde emeği büyüktü. Ama onun adına da bir algı yaratıldı, kötü bir futbolcu olduğu imajı çizildi ve sezon sonunda takımdan ayrıldı. Gerets geldiğinde Conceicao takımda kalsın diye çok uğraştı ama adama git diye öyle bir muamele vardı ki o da gitti. Saidou devam etti, o da başarılı oldu. Conceicao kalsa daha iyisi olacaktı belki.



Cassio Lincoln: İki sezon Galatasaray formasını giydi. Kalli döneminde de iyi dönemi vardır ama genel olarak bakınca hayal kırıklığı oldu. Skibbe döneminde ise inanılmazları oynadı, inanılmaz bir futbol şovu izledik. Hertha deplasmanı mesela, öyle bir performansı bir ömür unutamam. Ama istikrarsızdı, sürekli sorunlarla dile getirildi, sitem sevgiden doğar anlayışıyla da hep sitem ettik. Hayal kırıklığı olarak görünür ama oynadığında da Türkiye'de taşları yerinden oynatan bir futbolcuydu.

Elano Blumer: Elano adına hayal kırıklığıydı diyebilirim. 2010 Dünya Kupası adına Galatasaray'a transfer olmuştu ve net bir şekilde Dünya Kupası yatışı yaptığını düşünüyorum. Rijkaard çok üzerinde durdu ama bir türlü Elano beklenileni veremedi. Tam Dünya Kupası'nda iyi başladı, piyasa yapıyor, iyi paraya satarız derken hayalllerini kurarken sakatlık yaşadı, Galatasaray'a geri döndü, yarım sezon daha oynadı ve ülkesine döndü.

Joao 'Jo' Alves: Onun transferi beni heyecanlandırmıştı. Cska'da efsane dönemi vardır ama Premier Lig onun adına iyi gitmemişti ve yeniden doğmak adına Galatasaray iyi bir tercihti. Ama o daha çok düzenlediği partiler ve eğlenceyle konuşuldu. Hayal kırıklığıdır diyebiliriz, beklenileni veremedi ve gitti.

Felipe Melo: Geçen sezon kazanılan şampiyonluğun en büyük pay sahiplerinden biriydi ve sahada da karakter gösterdi aslında. Sevilen bir futbolcu, kredisi yüksek. O kredi zaten onu Galatasaray'a tekrar döndürdü, ligin ilk yarısını çok iyi geçirmemesine rağmen ısrarla onu sahada tuttu. Melo'dan ligin ikinci yarısı adına beklentim büyük, Galatasaray tarihinin önemli Brezilyalı futbolcularındandır Melo.

Cristiano 'Cris' Marques Gomes: Neden Cris transfer edildi diyemeyiz, ihtiyaç vardı, zaman dardı ve olabilecek en iyi transferdi ama tutmadı işte. Yaş haddi ilerlemiş bir futbolcu, iyiden iyiye ağırlaşmış ve onca da ısrara rağmen bir türlü iyi duruma gelemedi. Hayal kırıklığı doğal olarak.

3 yorum:

  1. gslıların brezilyalılara sanırım bir sendromu var

    YanıtlaSil
  2. Felipe'nin gözden düşüp gitmesi ve sonra takımın bozulması, Cristian'in gelişi tamamen Terim'in o zamanki fazla kibirli tutumunun sonucudur. Felipe ilk başlarda süper oynuyordu. Önünde Umit Karan koşularla boşluk yaratıyor, Arif de orada Felipenin paslarıyla golleri sıralıyordu. Zaten sezonu gol kralı bitirdi. Fakat Terim önce bir türlü sevemediği Karan'ı kesti takımdan, o kesilince Arif duraklama dönemine girdi, Arif atamayınca Felipe'nin asist sayısı düştü. Herkes adamın koşu mesafesine taktı. Terim de gönderdi adamı.
    Karan'ın yerine Cristian'ı koymuştu takıma. Herhalde bahsedilen Altay maçı tek iyi maçıdır çünkü net bir şekilde hatırlıyorum gelmiş geçmiş en berbat forvetlerden biri olduğunu. Fazla bile şans verildi. Sakatlanınca ligin ikinci yarısı Karan formayı mecburiyetten geri aldı. Ara transfer Volkan Aslan ve Balic'in de destegiyle takım yarışa ortak oldu ama Inönü'de Sergen'in golu BJK'yi şampiyon yaptı. O sezon Fener'den 6 yedik.

    YanıtlaSil
  3. Flavio Conceicao en çok hakkı yenen brezilyalıdır gözümde. onun tırnağı etmeyecek saidou'ya gösterilen saygı bu adama gösterilse çok farklı olurdu.

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir