25 Ağustos 2015 Salı

Burak Yılmaz'ı Kenara Alıp Umut Bulut'la Gol Aramanın Lüksü


Galatasaray, Osmanlıspor karşısında farklı bir galibiyet alabilirdi. Kaçan pozisyonlar bunu söylüyor. Osmanlıspor'da farklı olan bir durum göremedim. Galatasaray'da bitirici anlamda beceriksizlik ve şanssızlık zirve noktadaydı ama Osmanlıspor yerine daha güçlü, kontra kozu olan bir takım olsaydı da Galatasaray'ı bu futbolla yakalamışken daha vahim bir tablo da ortaya çıkarabilirdi. Anlam veremediğim formasyonlar, oyuncu değişiklikleri ve teknik adamın kontrolü kaybettiği, ne yaptığını bilmediği bir yapı. Sonuç ne dersek, Samsunspor'dan iyi tanıdığım Umar'ın yıldız olduğu maç. O da takımı hücuma hızlı çıkarması ve orada tutmasıyla.

Real Madrid karşısında övdüm bu takımı, iyi futboldan, doğru kurgudan bahsettim. 4-3-1-2 mükemmel uygulandı, Jose ve Emre Çolak'ın orta sahada getirdiği enerji Galatasaray'ı farklı bir seviyede tuttu. Bu formasyonun üzerine gitmek gerekirken klasik 4-2-3-1'e de dönmüyorsunuz, Sneijder sol Podolski sağ olmak üzere 4-4-2'e dönüyorsunuz. Sneijder & Podolski'nin birbirine yakın oynaması, o organizasyonlardan gelen asist ve gollerle beslenmek gerekirken siz bu adamları birbirinden mümkün olduğu kadar uzak tutuyorsunuz. Sonuç ne oluyor, topa hakim bir Galatasaray ama hücum organizasyonu anlamında tamamen sıfır olan, bireysel becerilerle hücum eden, geride de aslında çok boşluklar veren bir yapı. Kimse savunma yapmıyor çünkü.

2-1 geride Galatasaray, dakika 58. O ana kadar maçın adamı Jose Rodriguez, takımın en çok top çalan futbolcusu, orta sahada takımı rahatlatan ve başarılı pas oranı yüksek bir isim. Burak Yılmaz ise bu takımın en önemli gol silahı, alternatifi yok. Rodriguez'in yerine Melo'yu sokup, Burak & Yasin değişikliğiyle iyice biten bir Galatasaray izledik. Tek bir doğru vardı, Podolski sola geçti, Sneijder kendi yerine döndü derken o dakikadan itibaren Podolski'nin 3-4 pozisyonu var, bitiremedi. Umut Bulut'un ise adını duyan yok, Burak Yılmaz'ın kenara alındığı bir maçta Umut Bulut'un sahada olmasının ise izahı bile yok. Melo'nun da herhangi bir ekstra getirdiğini düşünmüyorum, aksi gibi Jose gibi ortada iyi basan bir futbolcuyu kaybettik ve bir noktadan sonra Osmanlıspor o kadar rahat çıkmaya başladı ki Galatasaray'ın hücum etmek için şansı da kalmadı.

4-3-1-2'nin şu kadro yapısında tek kurtuluş olduğunu düşünüyorum ama bu formasyon üzerinde ısrar edilmedi. En azından 4-2-3-1 ile Podolski ve Sneijder gibi isimleri doğru yerde kullanmak mümkündü ama bu da yapılmadı ve doğal olarak rahat kazanılabilecek bir 3 puan kaybedildi. Sorumlusu da Hamza Hamzaoğlu'dur ama geçen sezon hatasını kabul eden hocanın yerini çok başka bir karakter aldı.

Hepsi bir yana, 3. değişiklik dahi yapılmadı. 58. dakika sonra tek bir isim oyuna almadı Galatasaray. Bilal Kısa bu anlar için bulunmuyor mu mesela, bir pas veya şut ile kilit açar dediğimiz, çilingir futbolcu. Ya da Carole, Real Madrid maçının yıldızı. Onun getireceği tempoya ihtiyaç yok muydu? Telles bütün maç dökülürken Hamza Hoca da bunu izledi.

Sanki 3-0 önde bir takımın temposuyla oynadı Galatasaray, maalesef temposuz bir takımız. Kimse hazır değil, neredeyse Ağustos ayı bitecek. Bunun da üzerine Hamza Hoca & Burak Yılmaz sorunsalı gibi durumlar eklendiğinde de meselenin sadece saha içerisinde olmadığı sonucu da ortaya çıkıyor. Transfere ihtiyaç var, çözülmesi gereken sorunlar var, bunun üzerine belki de tarihin en kötü yönetimlerinden biri var derken tüm doğrularını unutmaya başlayan Hamza Hamzaoğlu'nu da eklediğimizde Galatasaray'ı hiç de iyi günlerin beklemediğini söylemek lazım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir