25 Mayıs 2016 Çarşamba

Puel'in Arkasında Biraktığı Sistem Sayesinde Favre Nice'a Gelmiş Oldu


Teknik direktör adaylarını konuşmaya devam ediyoruz ve Claude Puel ismi de Galatasaray'la anılıyor. Proje teknik adamlarından ve adı geçen teknik adamların içinde de Galatasaray'ın aradığı en önemli isimlerden diyebiliriz. Haliyle de işin ehline gittik ve sevgili Fırat Demirtaş bizleri her zaman olduğu gibi kırmadı, en ince detayına kadar Claude Puel'i anlattı. Sadece Puel analizi gibi de bakmayın olaya, Fransa futbolu da anlatıldı aslında..

Öncelikle şunu sorayım, Galatasaray için olası bir hamle midir ve böyle bir hamle durumunda bizleri nasıl bir gelecek bekler?

Fırat Demirtaş: Mevcut ekonomik durum ortadayken Galatasaray'a futbolcu geliştirecek, alt yapıda olan futbolcuları takıma monte edecek, -çok popüler bir söylem olduğu için- Leicester City'deki Kante'ye talip olan değil de Ligue 2'de Caen'de oynayan Kante'yi transfer eden ve mevcut futbolcuları geliştiren bir hoca profili lazım. Bu üç kriteri bir arada bulunduran belki de tek teknik direktör (adı geçen isimlere bakarak) Claude Puel. Profil olarak kesinlikle doğru bir ismi takımın başına geçirmiş oluruz.

Galatasaray'in hocası Claude Puel oldu diyelim, Alex Telles veya Carole sakatlandığında Hakan Balta'yı sol beke çekmek yerine alt yapıdaki Yavuzhan Keleşoğlu'nu oynatırken göreceğiz. Çünkü mevki devşirmesini neredeyse hiç yapmayıp, doğan boşluğu alt yapıdaki gençler ile kapatmaya çalışan bir yapısı var.

Bir başka özelliği de Cvitanich, Pejcinovic, Eric Bautheac hatta Trabzonspor'un bir zamanlar transfer ettiği ama Türkiye hava sahasına bile girmemiş olan Christian Brüls gibi isimlerden dünyada tek katkı alan teknik adamdır. Bize gelirse hiç kimsenin verim alamadığı bir futbolcuyu takıma monte edip ondan verim alabilir.

Belki de en büyük artısı bizim futbol geleneklerimize uygun olan alan daraltan, pres yapan aklında hep hücum olan, gol yemeyi sorun eden değil de daha fazla gol atmak için ugraşan bir takim yapısı oluşturacaktır.

Puel'in ön plana çıkan özellikleri nelerdir ve yine Galatasaray'ın bugününü düşünerek takıma nasıl bir karakter kazandırır?

Fırat Demirtaş: Claude Puel, Monaco alt yapısında başladığı teknik adamlık kariyerinde 18. yılını bitirdi. Çalıştığı takımlardan sadece Lyon'da çok farklı bir ortam vardı. Lyon'da olduğu dönem 7 senelik hegemonya vardı ve Başkan Aulas'ın en iyiyi al, oynat, iyi paraya sat mantığından vazgeçip alt yapı hareketini başlattığı bir dönemde takımın başına geçmişti. Transferleri Puel değil Baskan Aulas yapıyordu, Juninho gibi bir karakteri de kaybettiği bir dönemdi ve Lyon'u şampiyon yapamadı ama her sene son ana kadar şampiyonluğu kovaladılar. Bu etkenlerden dolayı Lyon kariyerini başka bir yere koymak gerek.

Lyon'da ki nispeten başarısız olduğu yılları kapatmak için bahane üretme maksadı ile yukarıdaki şeyleri yazmadım, bunu belirtmek isterim. Çünkü büyük paralar vererek transfer yapmak hocanın genlerinde yok. Monaco'da Trezeguet, Giuly, Barthez, Sabri Lamouchi, Willy Sagnol, hatta Gallardo gibi isimlerle şampiyon olup Trezeguet, Barthez, Sabri Lamouchi, Willy Sagnol gibi futbolcuları iyi paraya sattıklarında bile Nonda hariç (ona da çok para vermiştiler) para verip futbolcu almak yerine, Lyon'da ki bir amatör takımda oynayan Eric Abidal, Çek Ligin'de bile yeni oynamaya baslayan Plasil, kiralık olarak gezip duran Dado Prso ve Christanval gibi isimleri takıma monte edip günü kurtarmamak adına yine başarısız olmuştu ama Monaco'ya gelecek hazırlamıştı. Temelini attığı Monaco da 2003-04 sezonunda Şampiyonlar Ligi finali oynamıştı.

Puel Galatasaray'a gelir ve bir kaç yıl çalışma şansı olursa, transfer hovardalığı yapmak yerine Eric Abidal, Plasil, Katar'da oynayan Kader Keïta, Michel Bastos, belki çok fazla kisi tanımıyor olsa bile Lille'e iyi para kazandiran Peter Odemwingie gibi isimleri bulurken, Makoun, Debuchy, Cabaye, Kevin Mirallas, Grenier, Ferri, Gonalons .... gibi öz kaynak isimleri takıma kazandırmak için uğraşacaktır.

Özelikle son iki yıldır futbolcularımızın sahadaki görev tanımı tam olarak belli değil. Wesley Sneijder bir maçta 6 numara oynarken, bir sonraki maçta oyun kurucu, bir sonraki maçta sol kanat olarak oynarken görebiliyoruz. Claude Puel takımlarında bu görülen bir şey değil. Hangi futbolcunun nerede oynadığı ve ne görev yapacağı tam olarak bellidir. Galatasaray'ın en üst düzey futbol oynadığı zamanlarda Arif Erdem "Hagi niye koşsun? Biz onun yerine koşuyoruz o da sanatını icra ediyor" demişti. Bu sezon Vincent Koziello da "Benim görevim topu Ben Arfa'ya aktarıp onun ne yapacağını izlemek" demişti. Puel, Koziello'nun sözünde olduğu gibi bütün futbolcularının görev tanımını eksiksiz olarak anlatıp, duracakları yerden tut, nereye koşacaklarını, nereye pas atacaklarını tahtada anlatıp, sahada uygulatan bir teknik adam. Tabi ki bu zaman alan bir şey ama Puel çok çalışarak bunu uygulayan bir takim yaratacaktır.



Nasıl bir teknik direktör, kendisi için sen ne düşünürsün?

Fırat Demirtaş: Malum Ligue 1 çok izlenen bir lig değil ve insanların Ligue 1'e bakış açısı her şeyi belli olan ve kötü futbolcuların oynadığı, kötü bir lig izlenimi var. Tabi bu gerçekte böyle değil. Fransa'da DNCG diye mali polis var ve futbol kulüplerinin mali tablosunu inceliyor. Aynı sene 60 milyonluk futbolcu satışından para kazanan bir Lille, 1.7 milyon bonservis bedeli ile Sébastien Corchia'yı aldığında "sen stadyum yapıyorsun, bu 1.7 milyon seni eksi haneye geçirecek transfer yapamazsın" diyerek transferi engelleyecek kadar katı kuralları olan kurum. DNCG'nin sopasını hisseden kulüplerin üretmek ve üretmekten başka çaresi yoktur. Claude Puel'in de Fransa'daki en iyi yetiştirici teknik adam olduğu su götürmez bir gerçek. Nice'de görev yaptığı süre boyunca benim saydığım kadarıyla 21 tane genç futbolcuyu alt yapıdan alıp forma verdi. Nice alt yapısı çok iyi diye algılanabilir ama Nice alt yapısı Fransa'da ilk 10'a bile giremez. Alexy Bosetti ve Neal Maupay'ın U19 oynadıkları yıl haricinde hiç bir yaş grubunda Fransa'da final bile oynayamadılar. Böyle bir alt yapıdaki 21 futbolcuya görev verdi. Belki 3 tanesi yetenek olarak A takımda oynamayı hak ediyorken eğiterek, öğreterek onlardan katkı alan bir teknik adam.

Diğer bir özeliği ise takimi çok iyi kurgulayan bir yapısı var. Sezon başından kimin kaç maç oynaması gerektiğini bile kurguluyor. Bu sezon Nice'de 4-3-1-2 seklinde sahaya yayılan bir takımı vardı. Örneğin forvet arkasındaki isim için Ben Arfa'yı düşünüyordu. Ben Arfa'nın 30 lig maçı oynayacağını sezon başı düşündüğü için (rakamlara takılmayın) Ben Arfa'dan geriye kalan 8 maçta oynayacak olan ayni mevkinin futbolcusu Eysseric'i gelişmesi için kiralık olarak Saint Etienne'ye yollayıp, Porto'dan Wallyson'u bedava kadrosuna katacak kadar kurgulayan, hesaplayan bir yapısı var.

Bir başka özeliği de kimden ne verim alacağını çok iyi tespit ediyor. Futbolcunun fiziki yapısı, hangi ligde mücadele ettiği, kaç maç oynadığına bakmaksızın bünyesine alıyor ve oynatıyor. Porto'nun gelecek görmeyip sattığı Jean Seri'yi alıyor ve müthiş geliştirip serbest kalma maddesi 41 milyon avro olan bir futbolcuya dönüştürebiliyor. Lyon'un yetersiz bulduğu Alassane Pléa'yı farklı bir pozisyona evirip (kanatken, pivot forvet) Premier League kulüplerinin istediği bir futbolcu yapabiliyor, Mendy ve Koziello gibi 50 kiloluk futbolcuları fiziklerine rağmen acayip bir boyuta taşıyabiliyor.

Sisteme göre takim değil, takıma göre sistem kuran bir teknik adam. Monaco'da 4-4-2, Lille'de 4-3-3, Lyon'da 4-5-1 ve Nice'de 4-3-1-2 oynatan adam bu dört formasyonda da hep alan daraltan, hücüm yapan takımlar oluşturuyor.

Tabii herkesin aklında Nice kariyeri var, özellikle bu sezon müthiş bir iş başardı. Sen de Puel'in Nice'ın başında yaptıklarından sürekli bahsediyorsun. Buradan da bahsedebilir misin, nasıl bir Nice kariyeri geride bıraktı ve bıraktığı en büyük imza neydi?

Fırat Demirtaş: Nice'da futbolcular bir yapbozun parçaları gibi tek başlarına hiç bir şey ifade etmiyordu. Porto'nun verim alamadığı Ricardo Pereira ve Jean Seri, futboldan umudunu kesmiş haliyle sahada top oynayan Ben Arfa, takımlarında istenmeyen Paul Baysse ve Germain, iki küçük bücür Mendy ve Koziello'yu bir bütün yapıp tam anlamıyla bir Puel takimi yarattı. Temelden çatıya kadar 5 milyona avro'ya inşa edilmiş bir takımı Avrupa Ligi'ne götürdü ve konuşulabilir bir takım yaptı. Herhalde bundan daha buyuk basari olamaz.

Nice'de kurduğu bir sistem, harcadığı bir emek vardı ama belki daha fazla para kazanma istediği (aylık 120 bin euro kazanıyordu) belki daha buyuk bütçelerle daha büyük şeyler başarma isteğinden dolayı ayrılmak istedi. Özet olarak, arkasında bir sistem bıraktı ve sistem sayesinde Lucien Favre gibi bir teknik adam Nice'a gelmiş oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir