5 Haziran 2016 Pazar

Böyle Kötü Bir Sezonda Bile Galatasaray'ın Kazanan Karakteri


Geleceği konuşmak lazım, sürekli bundan sonrası adına yazılar yazıyorum ama biten sezonun genel değerlendirmesini yapamadım, araya hep başka şeyler girdi ve iş bugüne kaldı. Biten sezonla ilgili kafamda iki yazı var, birincisi bu yapacağım genel değerlendirme. İkincisi ise Galatasaray adına sezonun kazanan isimleri. Kaybedenleri yazmayacağım, çünkü kazananlar dışında kalan herkes kaybetti. Bu yazıyı da çok uzun tutmamaya çalışacağım, genel bir özet gibi görelim. Zaten bu konuları o kadar çok konuştuk ki.

Yaz dönemiyle başlayalım, bu kötü sezonun temelinin atıldığı yer. Hamza Hamzaoğlu büyük iş başardı, önce onu söyleyeyim. Takımı aldığında şartlar gerçekten zordu, oradan kalkıp şampiyonluk kazanması ve Türkiye Kupası'nın da gelmesi büyük iş. İşin "ama" kısmı ise bundan sonrası, iletişiminin felaket olması, bazı söylemlerinin nereye gideceğini tahmin edememesi (iyi niyetli olsa bile), bunun üzerine kötü transfer politikası (burada asıl sorumlu yönetim, sonrasında teknik adam) derken şampiyon kadronun üzerine doğru takviyeler yapılmadı. Bir de buna kötü idman, doğru yüklemenin yapılmamış olması derken yaz dönemini felaket geçirdi Galatasaray, bu kötü sezonun temelini orada attı.

Sezona kötü başlandı ama iyiye doğru ivme de alındı. Hücum anlamında iyiydi Galatasaray, sıkıntısı savunmadaydı ama iyi kötü bir oyun felsefesi vardı. Maalesef sakatlıklar çok bel büktü, doğru idman ve çalışma ortamının olmamasından ötürü, doğru hamlelerin gelmemiş olması da takımı alternatifsiz kıldı ve Galatasaray tarihinin belki de en güçsüz yedek kulübelerinden birini bu sezon gördük. Bruma'yı Sinan Gümüş için yolladık derken Sinan Gümüş'ün de şans bulamaması, Selçuk İnan & Bilal Kısa ikilisi her ne kadar iyi iş çıkarsa bile doğru ikilinin onlar olmaması ve Melo boşluğu gibi tonla şey. Bir de buna tarihin en kötü yönetimini ekleyelim, Grosskreutz vakası misali. Bu şartlarda başarı zaten mucize olurmuş.

Buna rağmen Şampiyonlar Ligi'nde kötü bir dönem geçirdik diyemem. Bir önceki sezonu sadece bir puanla tamamlarken bu sezon beş puan var ki Benfica'yı içeride yendik, deplasmanda çok zorladık ve son dakika kaçan beraberlik. O Benfica ise Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynadı, Bayern Münih'i nasıl zorladı izledik. Astana deplasmanında gelen beraberlik sonrası isyan ettik ama Kazakistan'a giden herkes eli boş döndü, oysa galibiyete en çok biz yaklaşmıştık. Asla kötü değildi Şampiyonlar Ligi dönemi ki Hamza Hamzaoğlu da ilk kez çıktı bu arenaya. İlk Atletico Madrid maçında gördüğümüz gibi tecrübesizlikleri de oldu ama doğal.

Sonra Mustafa Denizli dönemi, halk içinde "kuruyan dalları budayacağız" diye adlandırılan kısım. Yukarıda da dedim, bu takımın iyi kötü bir felsefesi vardı, hücum oynuyordu, hücumu kadar ayaktaydı. Mustafa Denizli döneminde ise hücumu da unuttuk, savunma sorunları çözülmediği gibi hücum kaynaklı sorunlar da başladı. Sakatlık sayısı da hızla artarken bu dönemin tek kazanımı Sinan Gümüş oldu. Mustafa Denizli'ye de verilen sözler mutlaka olmuştur, onlar da tutulmadı (Benitez'e 8 milyon avro verilecekti, iyi ki tutulmamış), Donk misali kötü bir hamle, işlerin daha da kötüye gitmesi derken Mustafa Denizli de ayrıldı. Bu dönem takımın belki de en kötü dönemlerinden biriydi, Galatasaray hangi maçta iyi oynadı sorusuna verilebilecek tek bir cevabım yok. Bir de buna Lazio maçı enkazını ekleyelim, ölümüne savunma diyerek Chedjou & Donk'lu orta saha, Sabri Sarıoğlu sahte 9 gibi. Neler gördü bu gözler.


Bu sezonun şansı Jan Olde Riekerink. Altyapı direktörü olarak getirildi ama 2-3 hafta sonra takımın başına geçeceğini o da tahmin etmiyordu. Tanımadığı bir takım, futbol anlamında enkaz olmuş, herkesin öz güveni yerle bir ve en kötüsü futbol oynamayı unutmuşlar. Denedi, baktı, herkese şans verdi. Hiç bir zaman mazeret üretmedi, şu şu sakat, bu böyle demedi, önce takımı tanıdı, sonra ölü toprağını takımın üzerinden attı ve devamında futbol oynamayı öğretti ki sezon bitti. Son 2-3 haftanın tadı hala damağımızdadır. Serbest vuruş organizasyonlarına kadar Riekerink bu mevcut takımın içerisinde fark yaratmış isimdir ki kazanılan Türkiye Kupası'nda belki en az maça çıkan teknik adam ama en büyük pay sahibi. Gemiyi sağlıklı şekilde karaya yanaştırdı ve bence çok başarılı oldu.

Kısaca özet geçmek gerekirse, Hamza Hamzaoğlu göreve devam etmiş olsaydı takımın en iyi ihtimalle 3. olacağını düşünüyordum, rahat bir 3.'lük alırdık belki ama bu kadroyla ötesi olmayacaktı. Rizespor deplasmanı misali, o tarz travmaları çok yaşardık. Kötü kurulmuş, kötü çalışmış bir takım vardı ama ligde de bu tablo doğmazdı, Türkiye Kupası olmazsa olmaz haline gelmezdi. Mustafa Denizli dönemi büyük hayal kırıklığı, Riekerink'le ise sonuca zor da olsa gidildi. Şu kötü sezonu bile 2 kupayla tamamlamış olmak da Galatasaray'ın kazanan karakteri olsa gerek..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir