11 Mart 2017 Cumartesi

Doğru olan bu tempo, Tudor'un arkasında durmak istiyorum


Bu yazdıklarımı güncelleme gibisinden kabul edin, gün içinde alınan bazı haberlerle birlikte dengeler biraz olsun değişti. Eren Derdiyok'un sakatlığı gibi, hücumda tüm dengeleri değiştirebilecek bir gelişme. Stoperden kaynaklı sıkıntı ya da, formasyon yeniden 4-2-3-1'e mi geçecek yoksa 3-4-3'le yola mı devam?

3-4-3 diyoruz ama aslında 3-4-2-1 dememiz gerekiyor. Forvetin arkasındaki ikili serbest oynuyor, bir kanat bir de oyun kurucu özellikli oyuncuyla. Burada mevzu şu, ön alanda ne kadar baskı yapabildiğiniz. Sneijder bunu Beşiktaş maçında kaldıramadı mesela, Podolski de hiç o topa girmedi, Bruma'yı ise tartışırız. Ama Bruma'nın hücumda aldığı sorumluluk, kreatif etkisi önemli. Sadece ona baktığımız çok an var ki serbest oynaması da bir anlamda artı aslında.

Eren Derdiyok ve Josue bu noktada ön plana çıktı. Eren Derdiyok'un mücadelesi de tartışılır ama Podolski'ye oranla üst sıraya yazarım. Ceza sahası içinde daha çok var alması ve oradaki mücadelesi de kıymetli. Podolski ise sahte 9 gibi oynuyor, serbest rolde. Bu da forvet etkisini sıfırlıyor, rakibe bir baskısı olmayınca da eksi bir durum. Beşiktaş maçının ilk yarısıydı, rakip ceza sahasına çizgiden 2-3 kere net şekilde girdik, içeride tek isim yoktu. Bu da hücum etkisi. Riekerink'in düzeni başkaydı, şu an çok daha başka noktadayız.

Josue ise ön alan baskısı anlamında iş yapan, etki gösteren bir isim. Daha hareketli, savunmaya yardım eden, savaşan bir adam. Hücum etkisini yine eleştirirsiniz, ben sorumluluk almamasına takılıyorum mesela, böyle yetenekli bir adamın. Sezonun genelinde de hayal kırıklığı olabilir ama mevcut kadroda kullanılması gereken futbolculardan. 3-4-3 içinde Sneijder ve Podolski'yi aynı 11'e yazdığımız an bu durumun mücadele noktasında yaratacağı handikaplar büyük olacak.

Eren Derdiyok'un yokluğu bu yüzden dengeleri değiştirecek işte, Podolski'nin ne yapacağını kestiremiyorum. Bu noktadan sonra katkı alınmasının zor olduğunu düşünüyordum, yanılmayı çok isterim. Ceza sahasının içinde daha çok kalmalı, mücadele anlamında yine bir beklentim yok ama en azından bitirici noktada etki bekliyorum. Bruma'nın yokluğunda Garry Rodrigues oynayacaktır, onun da ön alan baskısı gayet iyi ve Josue'yle birlikte iyi bir ikili oluşturacaktır. Podolski'nin rakip ceza sahasından ayrılmaması, serbest oyuncu rolünden biraz sıyrılması lazım.

Stoper noktasında ise Semih Kaya'nın yokluğu kesin gibi, Chedjou ise oynayacak gibi görünüyor. Şunu düşünmüştüm, Chedjou oynamazsa gibisinden. Chedjou'yu beğendiğim söylenemez, en azından güvenmem imkansız ama 3'lü düzende de kadroya yazacağınız ilk stoper o. Onun yokluğunda ise Chedjou'nun tarzına en yakın isim Koray Günter, ne durumda olduğunu bilmiyorum tabii. Ama Chedjou'nun oynayacağını varsayınca ortaya şöyle bir 11 çıkıyor;

Muslera
Çalık Chedjou Balta
Yasin Ciğerci Selçuk Carole
Josue Garry
Podolski

Carole sol stoper oynayıp, Linnes'i sol tarafta görmek bence daha mantıklısı olacaktı ama tablo bu. Yüzde 90 ihtimalle de 11 böyle olacaktır, izleyip göreceğiz.

Yaşanan sakatlıklar noktasında da şunu yazayım, beklediğim bir gelişmeydi ve burada ihaleyi Tudor'a bırakmıyorum. Tudor'u bu dönemde getiriyorsanız böyle olacaktı yani, Tudor'un oyunu bu tempoda ilerleyecek. Galatasaraylı futbolcular ne zamandır adam gibi idman yapmıyorlardır bilmiyorum, uzun bir zaman olduğu kesin. Herkes yatmaya, rahat hareket etmeye, çalışmamaya alışmış. Tudor'un arkasında durmak istiyorum, doğrusunu yapıyor. Doğru olan bu tempo..

2 yorum:

  1. 1980 lerde Sacchi nin Milan ı ile moda olan 4-4-2 sistemi 2000 li yıllara kadar dayanabildi.İspanyollar bu sistemi göbekte bir adam fazla oynatarak yani 4-2-3-1 sistemiyle ekarte etti.Etkileri günümüzde de devam etmektedir.Ancak bu sisteme karşı arayışlarda giderek hızlanmakta ve sonuca yaklaşılmaktadır.3-4-2-1 düzeni 4-2-3-1 e karşı sahanın her üç bölgesinde de en az bir oyuncu fazla olarak üstünlük kurmaya çalışmaktadır.Gelişen antreman teknikleri, fiziken daha da gelişkin futbolcu profilleri bunu giderek daha olanaklı kılmaktadır.Kanatta yer alan oyuncular başta olmak üzere tüm oyuncuların koşu mesafe ve kalitesi bu sistemin başarısını belirlemektedir.Defans ve hücum setleri arasında çok hızlı bir geçiş vardır.Defansta hızlıca 5-4-1 düzenine dönen takım hücumda 2-1-4-3 düzenine hemen geçebilmelidir.Tabi ki bunu ne kadar hızlı yaptığınız kadar belki ondan daha önemlisi ne kadar kaliteli yapabildiğiniz.Örneğin gol yapmakta sorun yaşıyorsanız ve kolay gol yiyorsanız koşuyor olmanız sonuç vermeyecektir. Galatasaray'ı ise işte bu son cümle içinde kalarak değerlendirmekte fayda var.Biraz daha İgor la maç yapsınlar o zaman yeniden değerlendirme yaparız.Benim merak ettiğim -belki de ayrı bir tartışma konusu olabilir- finansal baskının giderek arttığı, duygusal-yetenekli oyuncular yerine duygusuz-hata yapmayan oyuncuların yetiştirildiği bu düzen sonuçta nereye varacak? Bir formasyon diğerlerine galip mi gelecek yoksa dönem dönem değişip duracak mı? Bu zincire takılıp gitmek mi iyi yoksa dışına çıkıp özgün olmak mı? Vs....

    YanıtlaSil
  2. 2 yıla yakın zamandır yatan, üstüne naz yapıp ahkam kesen milyon dolarlık veteranlar; kıymet bilmez, hedefsiz, amaçsız düz topçular; bunların yanında yetersiz, kalitesi olsa da bencil gençler... Kadro mühendisliğimiz çok kötü bu bir gerçek. Takım çalıştıkça bacak baldır atıyor. Ama bu gerekli ve elzem. Tudor ile basan, en azından mücadele eden takım gördüm. E biz de bunu istemiyor muyduk?

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir