7 Mayıs 2017 Pazar

Feldkamp güzel bir örnekti, "işime karışıldı" dediği an istifa ederek


2007 - 2008 sezonu Galatasaraylılar için fazlasıyla özel. Her şampiyonluğun kendi içinde bir hikayesi var, o şampiyonluğun da hikayesi asla unutulmayacak. Feldkamp'ın istifası, Cevat Güler'in takımın başına geçmesi, gelen 6'da 6 ve şampiyonluk. Takımı kim kurdu, kim yaptı hikayesine girmeyeceğim, o konuda her kafadan bir ses çıkıyor. Adnan Polat diyor ki kadroyu Adnan Sezgin'le birlikte yapıyorduk, ama Cevat Güler faktörü de var derken karışık bir mevzu. Hikaye de burada yatmakta, teknik direktörsüz dahi şampiyon olduk denir ya, işte bu şampiyonluk.

Feldkamp'ın istifası şok etmişti ama kazanılan şampiyonlukta payı büyüktür. Yeniden yapılanan bir Galatasaray vardı, gençleşen, maliyeti biraz daha düşüren ama coşkusu yüksek bir Galatasaray. Kalli o dönem eleştiriliyordu, özellikle yaşıyla alakalı ama kurt hoca işte. 6 hafta kala istifa etmiş olsa bile şampiyonluğun yüzde 80'lik payı bana göre kendisinde. Galatasaray için efsane bir teknik adamdır, kendisini saygıyla anıyorum.

İstifa şartına gelirsek, "işime karışıldı" dedi ve gitti. Düşünmedi bile, kendisinden taviz vermedi. Böyle olmalı zaten, bir insan kendi inandığı doğrulardan vazgeçtiği an bitmiştir. Koltuk bu kadar sıcak olmamalı, duruş, karakter daima ön planda olmalı. Bugüne geleceğim, Galatasaray'da teknik direktörlerin işine karışılıyor. Daha da kötüsü teknik adamlar da buna izin veriyor, kendi inandıkları doğrulardan o kadar kolay vazgeçiyorlar ki. Futbolcuya dayalı düzene girmiyorum bile, o Fatih Terim sonrası oluşan bir durum ama bir de talimat olayı başladı, teknik adamların sineye çektiği.

Riekerink'i geçtiğimiz sezon destekledim, gemiyi karaya sağ salim yanaştırdı. Türkiye Kupası hedefti ve kazandı. Bu yolda Emre Çolak gibi bir ismi de kazandı mesela, Denayer / Carole ya da Sinan Gümüş gibi isimlerde de bir gelişim gördüm. Ama asla yeni sezona devam etmeli demedim, kendisiyle yola devam edileceği açıklandığında ise bekledim. Yaz dönemi yapılan hamleler hoşuma gitti, kadro dışılar ve Linnes / Sinan Gümüş gibi isimlerin 11'e yerleşme noktasında. Kısa sürdü ama bu, Riekerink kendi inandığı doğrulardan o kadar kolay vazgeçti ki. Sonrasında kovulmasına giden süreç, Riekerink'e talimat verenler onu yedi. 

Tudor da aynı hataya düştü. Beklentim vardı, potansiyeli olan bir teknik adam olduğunu düşündüm. İlerleyen yıllarda çok daha iyi yerlerde görebiliriz, o ayrı konu. Galatasaray'da ise kendi inandığı doğrulardan vazgeçmesi uzun sürmedi. Adalet diyordum, vazgeçti. Taktik esneklik diyordum, Riekerink düzenine döndü. Bu 4-2-3-1 Tudor'un kadrosu değil, asla inanmıyorum. Bugün bir toplantı vardı, bazı yaptırımlar bekliyorduk ama bir şey olmamış gibi devam ediyoruz. Tudor sindi, kendi doğrularından vazgeçti, futbolcuya dayalı düzene kapıldı ve aldığı talimatlara göre hareket ediyor. Bu durumda Tudor'dan geriye ne kalıyor?

Kimseden Kalli olmasını beklemiyorum ama duruş görmek istiyorum. Teknik direktörler kendi doğrularından ödün vermemeli, disiplini adaletli uygulamalı, bir futbolcuya kafayı takıp ego tatmini yapmamalı. Bruma konusunda bir ego tatmini yaptı Tudor, küfür olayına inanmıyorum. Madem öyle, kadro dışı bırak, her şey aynı şekilde devam ediyor. İnanıyorum ki ertesi hafta Bruma yine 11'de, ya da Sneijder, Podolski, yani inanmadığı herkes. Tudor şu an kendisine güvenildiğini ve yeni sezonda kendi kadrosunu kuracağına inanıyor ama bugün talimat verenler yarın ilk olarak Tudor'u yiyecek. 

3 yorum:

  1. Tudor karabüksporun başındayken galatasarayda çalışmak istediğini söyledi, riekerink daha gönderilmeden ve kendisi karabukten ayrılmadan galatasarayla anlaştığını açıkladı, karabukte son bir idman yaptırıp doğru düzgün vedalasmadan istanbula gelip galatasaraya antreman yaptırdı, bunu etik bulmayanlar olabilir ama benim gözümde bu durustluktur, ozguvendir ve cesarettir.. Ben Riekerinki ne kadar sevdiysem ve gidişine ne kadar üzüldüysem, bu çılgın hirvata da o kadar sempati duydum.. Şu var ki, futbolcuya dayalı düzen safsatasina kandi, futbolcuya dayalı düzen demek karakterli futbolculara sahip olmak demektir, futbolcuların takımı sahiplendigini, sorumluluk almak istediğini gösterir.. Sneijderin dursun ozbekten de hamzaoglundanda daha fazla galatasaraylı ve daha vizyoner olduğunu düşünüyorum, öyleyse hamza kadar dursun kadar söz hakkı olması neden sorun olsun.. Bu oyuncuların takımı sabote edeceklerine de asla inanmam ve sahada da böyle bir şey görmedim, gören varsa da anlatsın, hangi maçta kim nasıl sabote etti hocayı.. Bu takımı sabote eden, yönetim ve federasyondur, arkasında da siyasi otorite vardır, galatasarayi başarısız yapacaklar, arazilerini ucuza kapatacaklar ve nihayet lisenin takım üzerindeki hegaminyasini kırıp albayrak profilinde bir adamı galatasaraya başkan yapacaklar, bu yeni türkiye projesidir..
    Ha, Tudorun gözünü nasıl boyadilar bilmiyorum ama bir şekilde gözleri açılır ve oyuncularla anlaşırsa, ben başarılı olacağına inanırım ama olmasa da sorun değil, zira sorun tudor değil, taraftar tribune gidip takımına sonuçtan bağımsız olarak destek olursa kimse galatasarayın önüne geçemez ve bu oyunlar bozulur..

    YanıtlaSil
  2. bu arada fb, bjk ve bşkshr maçlarını kazansak şu an 1 puanla bjk gerisinde olacaktık.
    bu bile devre arası hoca değiştirmenin ne kadar zararlı olduğunun göstergesi, senelerdir AY fb'de bunu yapıyor ve mücadelenin içinde kalıyor.

    YanıtlaSil
  3. Bir yerde bir söz duymuştum. Detayını tam hatırlamıyorum ama bu duruma uyarlayacağım.

    İyi hocalık at sürmeye benzer. Doğru yerde dizginleri sıkacaksın ama doğru yerde gevşetmesini bileceksin.

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir