21 Mayıs 2012 Pazartesi

Serinin Galibini Belirleyecek İki Soru

Uzun bir süredir basketbol izleyen ve yazmaya çalışan biri olarak basketbolun psikolojik kısmı ve oyuncu psikolojisi genel olarak oldukça ilgimi çekmiştir. İşin teknik-taktik kısmına göre analizi daha zor olmasına rağmen, bazen tekniğin taktiğin açıklayamadığını sporcu psikolojisiyle bu seride de momentumu değiştiren psikolojik faktörler oldu bana göre, az sonra açıklayacağım, şimdilik bir virgül koyayım.

Bu yüzden dün oynanan serinin 3. maçından sonra okuduğum bütün maç değerlendirmeleri hayal kırıklığı yarattı bende. Seriyi ve genel olarak sezonu takip eden insanların serinin 3. maçından sonra işin hala teknik-taktik boyutunu konuşuyor olması açıkçası ilginç geldi bana.

Daha önceki yazılarda bahsetmiştim ama madem psikolojiden girdik, tekrarlıyayım. Bu ekip arasında oynanan ilk maçta Beşiktaş seyircisinin önünde çok da iyi olmamasına rağmen Galatasaray'ın sezonun en kötü basketbollarından birini oynaması sonucu 2. yarısını rahat oynadığı maçı kazanmıştı. Buraya kadar her şey normal, Euroleague takımı da olsanız kötü günleriniz olabilir.

Ardından bu seriye ikinci halka Konya'da eklenmişti. 4. periyodun son 5 dakikasına çift hanelerle üstün girdiğimiz maçta, maçı koparmak için acele etmemiz, Beşiktaş'ın faul çizgisinden kolay sayılar bulmasıyla birleşince maç uzatmaya gitmiş, bu noktada da birebirlerle etkili olan Beşiktaş finale çıkmıştı. -O maçın daha geniş analizini zamanında yazmıştım, bu günlere de bir iki not düşmüşüm; şuradan okuyabilirsiniz.

Ligin 2. yarısında ise Abdi İpekçi'de oynanan maçta son dönemlerin en iyi şut performansıyla Beşiktaş'ı dışarıdan vurarak rahat kazanmıştık. O güne döndüğümde, kupa ve ligde iki can sıkıcı mağlubiyetin psikolojik olarak Galatasaray'ı geriye düşürdüğünü ancak alınan rahat galibiyetin o faktörü dengelediğini düşünüyordum. Fakat belki de serinin ilk maçında skor kopmak üzereyken geri dönen rakip takım inatcılığının da etkisiyle seride geldiğimiz bu noktada psikolojik olarak Beşiktaş'ın 2-3 adım gerisine düştük.

Siz işin teknik-taktik noktasını konuşabilir, konuşanları okuyabilirsiniz ancak ben tuttuğum takım bütün kırılma anlarında hata yaparken, en önemli skor opsiyonları (Gordon, Andric, Lakovic) tamamen sinmişken, savunmada ilk maçın ilk yarısı hariç Euroleague sertliğine yakalayamamışken ve Beşiktaş güvenle şutları bulurken savunmanın giderek düştüğünü görürken ilk maç hariç pek de saha içinden bahsetmek istemiyorum.

Rakip müthiş güven kazanmış, en zayıf halkası bile -Mehmet Yağmur- müthiş katkı verirken ve hepsinden önemlisi o güvenle beklenen performanslarının belki de 2 katına çıkmışken ve işin olayın diğer kısmında baskıyı Oktay Mahmuti'den, Gordon'una; Lakovic'inden Tutku'suna bütün takımın gözünde görüyorum.

Beşiktaş müthiş bir istek ve hırsla serinin son 2.5 maçını (İlk maçın devre arasından itibaren) domine etti ancak kesinlikle iyi oynadıklarını düşünmüyorum, özellikle 3. maçın hücum kısmında tamamen el üstü şutlara başvurdular ki o şutları güvenle atmalarınıın şut yüzdelerini oldukça yükselttiğini düşünsem de rahatlıkla iyi hücum etmediklerini söyleyebilirim.

Ancak yazının geri kalan bölümünde de bahsettiğim üzere serinin gidişatını belirleyecek faktör psikolojik faktör olacak. Mahmuti motivasyon konuşmasını kendisi mi yapar ya da Fatih Terim'e mi başvurur bilmiyorum ancak temennim ve tahminim şu saatlerde takımı ayağa kaldırmak için bütün staff çalışma halindedir.

Galatasaray kendisini Top 16'nın son maçına taşıyan, Barcelona, Olympiakos, CSKA, Siena gibi devlerle başabaş oynamasının bir numaralı sebebi olan son topa kadar mücadele olgusunu hatırlayacak mı yoksa serinin son iki maçında olduğu gibi kırılma anlarında sürekli hata yapan, rakip iki şut üst üste bulduğunda yüzleri düşen ve kendisinden beklenen mücadeleyi göstermeyen takım olmaya devam mı edecek? Serinin galibini bu iki soru belirleyecek.

Yazı: Doğuş Arun

5 yorum:

  1. tipik bir hazmedemeyen galatasaraylı yazısı..iyi oynamamışmışız..sadece motivasyonlaymışız..bu takım ne zaman gs ya da fb kötü oynamayıp iyi oynadığından kazanacak merak ediyoruz..

    gs yatsın kalksın şükretsin yoksa çoktan tatile çıkmıştı, hem de evinde 2 maçı da kaybederek, skorda 3-0'la..neyse salı günü hesabı tamamen keseceğiz..

    YanıtlaSil
  2. galatasaray bloğunda zaten merhamet baklemek çok zor ancak şunu söyleyebilirim ki 2,5 maçında başından sonuna kadar galatasaray sadece motivasyona değil çok başka şeylere ihitiyaç duydu. oktay mahmuti uyumaya devam ettiği sürece siz galatasaraylılarda rakibi kötülereyerek vakit geçireceksiniz. bir kere asla hawkins'le eşleşecek bir oyuncunuz yok. adam istese andrici de furkan'ı da sırtına alıp potaya gidecek seviyede. bu sadece fizik güç ile değil basketbol aklı olarak da çok başka. savunmada tuttuğu adamın etkisizliği de son maçta gordonla bir kez daha anlaşılmıştır. siz de dedovic'in etkinsizliği ile akılsızlığı ile oynayın bakın baklım oyuncu kimin menajerinden alınma.

    normal dönemde kaybettiğiniz maçların değerlendirmesi yine takıma göre yapılmış. ben size söyleyeyim galatasaray ne zaman oktay mahmutinin oyun sisteminin dışına çıkıp hızlı oynamaya başlıyor işte o zaman euroleague seviyesine çıkıyorsunuz. savunma kısmında evet oktay mahmuti türkiye'nin en iyisi ama hücum anlamında sadece 2'li oyunlar. beşiktaş adam değiştikçe içeriye inen toplarda bitti. ilk mmaçın ilk yarısındaki andric furkan skoruna bakın birde son 2,5 maçın skoruna bakın. bu sadece motivasyon ile açıklanacak bir olgu değil. arroyunun attığı topun yarısı daha girmiş olsa pazar günü final turu atıcaktı beşiktaş sinan erdem de ve bu asla motivasyon ile açıklanacak bir şey değil.

    galatasaray euroleague'den elendikten sonraki maçların hemen hemen hepsinde inişler çıkışlar yaşadı. açık olan bir şey varsa galatasaray medidal park çok yorgun durumda. oynadığı maçların 3. çeyreklerine dikkat edin hep gerideler. asist sayılarına bakın ligde avrupada oynadıkları maçlar ile şuan oynadıkları maçlardaki asist sayısına bakın bakalım. büyük takımlar ve büyüj koçlar sezon ortasından çok sezon sonunda yaptıkları ile değerlendirirler. alın işte dusan ivkovic ve olympiakos. alın işte geçen yılki galatasaray medical park ve oktay mahmuti. finalde biraz daha adil hakemler olsaydı belki de şampiyondunuz geçen yıl. bu iş sadece motivasyonla olmaz. beşiktaşın performansı sadece motivasyonla açıklanmaz ha keza galatasarayın düşüşü de.

    haluk yıldırım son maçta kadrodaydı ama oynatılmadı. herkes yaşına takılır ama gordon'dan sonra hatta bence önce takımınızın akıl olarak en iyi oyuncusu. 3. maçta da biraz oynasaydı bunu gösterirdi. galasataray maçın 6. dakikasından sonra sadece 3 sayı yaklaşabildi beşiktaşa ve hücumda hiçbirşey üretemedi. bu motivasyonla değil kenar yönetim ve oyuncu yeterliliği ile açıklanabilir. motivasyonunu yüksek tutamayan zaten neden bu oyunu oynuyorki. beşiktala bakın fenerbahçe serisinde barış herseki galatasaray serisinde mehmet yağmuru ex-faktör olarak ortaya çıkardı. bonsu yokken bu takım bir ara 17 sayı öne geçti takımınıza karşı. uyuyan kenar yönetiminizin suçu sadece motivasyon değil. ve rakibin el üstü dediğiniz şutlar sezon başından bu yana atılan şutlar. beşiktaş sadece kenardan çıkarılan toplarda oyun çizerek şut atıyor. bunun dışındaki olaylar arroyo ve hawkins'in veya günündeyse bonsu'nun üzerinden oynanan oyunlar. beşiktaş bu play off'un en az asist yapıpta maç kazanan takımı. yanş kısacası iş sadece motivasyonda bitmiyor. 4. maçın galatasaray açısından kilit noktası farklılık olur. aynı yapıyla aynı hatalarla oynanırsa salı akşam sezonun son maçını oynarsınız.

    YanıtlaSil
  3. Adsız 1:

    Tipik bir artniyetli diğer takım taraftarı olmuş. Daha önceki yazılarda da söyledim, Beşiktaş bu sene en saygı duyduğum takımlardan biri. Kesinlikle büyük işler başardılar, Ergin Ataman önderliğinde. Şimdi Beşiktaşlılar "Deron&Semih giderse Beşiktaş küme düşer diyenler şimdi nerede" diyorlar ama en çok bu eleştiriler kendi aralarından çıktı. Beşiktaş'ın yaptıklarını küçümser gibi bir hava yaratılmış, kesinlikle ve kesinlikle bunu kabul etmiyorum. İyi basketbol oynayıp oynamama konusunu tartışabiliriz.

    YanıtlaSil
  4. Adsız 2:

    Bu genelde okurun yorumudur tabii ama ben kesinlikle taraflı olduğumu düşünmüyorum. Bu konuda sizi inandırmak için birşey yapamam ancak asla kaybettiğimiz zaman yenilginin üstünü örtmek için bahanelerin arkasına sığınmam.

    Teknik-taktik olarak bazı şeyleri tartışabiliriz. Benim de "Acaba bu neden böyle oldu" dediğim noktalar var. Ender Arslan'ın sahada olması gibi... Ama yazıda da bahsettiğim gibi bu faktörler şu an ikinci planda kaldı. Ben bu takımın bu sene çoğu maçında salonda bulundum ancak en zor duruma düştüğümüzde bile Pazar günkü kadar umutsuz ve mimikleriyle bunu belli eden bir takım görmedim. Gordon'un 3. periyotta sıradan bir faulde bunu yansıttığını hep beraber gördük.

    Galatasaray'ın tempoyu yükselttiğinde başarılı olduğunu söylemişsiniz ancak ben buna katılmıyorum. Euroleague'de ve ligdeki büyük maçlara bakacak olursanız hiçbirinde run-n-gun tarzı oynayan bir Galatasaray göremezsiniz, pick-and-roll tek silah gibi gözükebilir ancak efektik oynandığında çok fazla silah yaratılabiliyordu buradan, bu yüzden "Galatasaray'ın B planı yok" eleştirisine de katılamayacağım.

    "Arroyo'nun şutları girse seri bitmişti" diyorsunuz da Galatasaray'ın attığı ve atamadığı üçlüklere bir bakalım isterseniz. Özellikle 2 ve 3. maçlarda boş üçlüklerde bütün senenin aksine son derece başarısız bir Galatasaray vardı. Bunu önceki paragrafla bağdaştırıp şunu söyliyim, üçlüklerin girmemesiyle Beşiktaş daha rahat içeri gömülebiliyor ve bunun sonucunda Galatasaray 2.5 maçtır pota altından hemen hemen hiçbir şey üretemiyor ancak şutörlerin biraz daha gününde olması durumunda Beşiktaş mecburen dışarıya açılacak böylece pick-and-roll'lerde uzunlar daha rahat beslenecek. Yani şutörlerin formsuzluğunun uzunların etkinliğine direk olarak etkisi var.

    Galatasaray'ın form düşüklüğü yaşadığını kabul ediyorum ancak bir yandan da bunun kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Top 8'e kalma maçı oynadıktan ve kaybettikten sonra isterse Ivkovic isterse Obradovic gelsin takımı lig maçlarına aynı şekilde motive edemez. O motivasyonun düşüşü de her takımdan daha fazla etkiliyor Galatasaray'ı. Ancak playoffun başlangıcında, özellikle Tofaş serisinde o çok övündüğümüz savunmanın yavaş yavaş dönem dönem de olsa geri geldiğini gördük. Birinci maçın 2 ve 3. periyotları ve 2. maçın son periyodu.

    Tekrarlamak gerekiyor sanırım kesinlikle Beşiktaş'ın performansını küçümsemiyorum ancak iyi bir basketbol oynadıklarını özellikle hücumda doğruları yaptıklarını düşünmüyorum. Beşiktaş'ın hücumda çok daha ritmimli şekilde oynadığına bu sene defalarca şahit oldum, o açıdan Beşiktaş'ın tepe noktalarına yakın olduğuna da inanmıyorum.

    Hawkins konusunda kesinlikle haklısınız, atlamışım onu. Hawkins seride farkı yaratan en önemli isim konumunda. Ha ben Euroleague savunması seviyesine çıkıldığında Hawkins'in ne kadar formda olursa olsun yardım savunmasında belirli bir noktaya kadar yavaşlatılabileceğini düşünüyorum ancak şu noktada öyle bir ışık göremedik.

    Bu kadar uzun yazdığınız için teşekkür ederim, umarım açıklayıcı olabilmişimdir.

    YanıtlaSil
  5. Doğuş:

    Neden "Beşitaş'ı küçümser gibi yazdığını" düşündüğümü söyledim aslında..İyi oynayamamış olabiliriz ama bu kesinlikle ve kesinlikle Galatasaray kötü oynadığı için kazanmışız anlamına gelmez..Bu cümleniz " Bu ekip arasında oynanan ilk maçta Beşiktaş seyircisinin önünde çok da iyi olmamasına rağmen Galatasaray'ın sezonun en kötü basketbollarından birini oynaması sonucu 2. yarısını rahat oynadığı maçı kazanmıştı." yeterli zaten bakış açınız için. Yenilgiye illa bir kılıf uydurulması mı lazımdır?Beşitaşın illa galip gelebilmesi için mutlak surette iyi hatta çok iyi mi oynaması gerekmektedir? Galip gelmemiz GS kötü oyunu sonucu mudur? GS iyi oynasa BJK yenemez mi? vb vb..Ben Beşiktaşlı olmama rağmen bu bloğu uzun zamandır takip ediyorum ve ilk defa bu tip bir şey yazdım, son zamanlardaki bazı yanlı yazılar yüzünden..farklılıkları öğrenmek iyidir her zaman..

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir