20 Haziran 2012 Çarşamba

Futbolda Son Düdük Çalmadıkça Oyun Devam Eder / Kerem Akbaş

Futbol ekonomisini bu aralar sıklıkla konuşuyoruz. Beşiktaş, Bursaspor ve Gaziantepspor gibi takımların ekonomik nedenlerden ötürü Uefa'dan aldıkları ceza var çünkü. Artı olarak kulüplerin girdiği borç yükü ortada ve ufukta Uefa kriterleri var derken takımlarınız nasıl yapılanır, süreç nasıl işler hep birlikte göreceğiz. Futbol ekonomisi ve Beşiktaş denildiğinde de akla gelen ilk isimlerden biri de sevgili Kerem Akbaş oldu ve sağolsun bizleri kırmadı, çok güzel bir röportaj gerçekleştirdik.

Bundan birkaç sezon önce ufukta Uefa Kriterleri görünüyordu zaten, neyin ne olacağı da biliniyordu ama ısrarla geleceği kurgulamak yerine takımlarımız günü kurtarmaya devam etti ve Uefa Kriterlerinin sıcak nefesi şu sıralar ensemizde. Genel olarak baktığımızda takımlarımızın geleceğini nasıl görüyorsunuz, futbolumuzun maddi anlamda gittiği noktayı?


Kerem Akbaş: Ne futbolun ulaştığı maddi noktayı ne de sosyolojik noktaya kavrayabildi ülkemizde çoğu takım. Ülkemizde ekonomisi konusunda sınırlarının bilinmediği, TUİK’in istatistiklik yayınlamadığı, çok fazla kalem oynatılmayan iki alan zaten spor ekonomisi ve sosyoloji ekonomisi. Buna kültür ekonomisi de eklenebilir. Haliyle ölçülmeyen, analiz edilmeyen, üzerine kafa yorulmayan herşey gibi kulüplerimizin mali durumu da ileride başlarına başlarına bela olabilir.

En sıcak gündem ise Beşiktaş, Bursaspor ve Gaziantepspor'un aldıkları bir yıl men cezaları. Türk futbolunda ilk defa görülen şeyler bunlar ama son da olmayacak gibi. Bu cezaları nasıl değerlendiriyorsunuz, bu takımlar adına cezadan kurtuluş yolu var mı ve kısa vadede atmaları gereken adımlar neler olabilir?


Kerem Akbaş: Öncelikle cezaların içeriğine bakmak gerekir. Geçtiğimiz aylarda Beşiktaş yine lisans almıştı ancak UEFA geçmiş yıllarda alınan lisanslara esas olan Beşiktaş’ın verdiği bilgilerin yanlış ve yanıltıcı olduğuna hükmetti. Yani Beşiktaş borcu varken, borcum yok dedi. Buna önce TFF’nin müdahale etmesi gerekir UEFA müdehale etti. Bursaspor’un durumu ise bilgi eksikliği gibi duruyor. Pek çok Bursasporlu futbolseverin bile adını hatırmadığı bir oyuncunun bonservisinin geç ödenmesi nedeni ile ceza aldı. Düzgün bir savunma ile Bursaspor’un cezada kurtulacağını düşünüyorum ancak Beşiktaş ve Gaziantepspor’un CAS’a dava açmasında daha ağır yaptırımlar ile UEFA’yı karşısında bulma ihtimali de var.

Beşiktaşlı olmamama rağmen son 1-2 sezon içerisinde yapılan bu yıldız transferlerden ben rahatsız oluyordum. Çünkü sürekli gündemde olan maddi sorunlar ama buna rağmen gerçekleşen yıldız isimler. Üstelik taraftar da bunu destekledi ama şu an gelinen nokta Portekiz çetesinden ziyade Ernst, Hilbert hatta Sivok gibi isimlerin asıl kral olduğu. Bu yıldız transferi politikasından yeni dönem oluşacak transfer politikasına geçiş nasıl olacak, Beşiktaş'a uygun futbolcu profilleri sizce neler?


Kerem Akbaş: Yıldız transfer bir politikadır ve Chelsea, ManCity bu politika ile şampiyon olurken, PSG olamayabilir. O zaman bu politika oturulur tartışılır. Ancak Beşiktaş’ın yıldız transfer politikasında kredi kartı kullanması Beşiktaş için büyük sıkıntı oldu. Kredi kartı sahibi arttıkça piyasada yapılan alış veriş arttı ancak sıra ödemeye gelince geri dönüşlerde sıkıntı yaşandı ve pek çok insan borç batağına battı. Bunun bir benzerini de Beşiktaş yaşadı. İmkanlarını zorlamaktan öte ödeyemeyeceği paraları vereceğini taahüt etti Beşiktaş ve ödeyemedi. Ernst ve Hilbert oynadıkları takımı alacakları için FİFA’ya şikayet etti.

Transfer polikası için normal şartlarda teknik direktörün belli olması gerekirdi ancak hangi teknik direktör gelirse gelsin Beşiktaş’ın gerçekçi olması gerekli. Dönüşüm belki de ilk defa bu kadar kolay olacak çünkü başka bir şans yok. Böyle olunca bonservis ücreti olmayan, yıllık ücreti uygun, mümkünse genç oyunculara yönelmeli Beşiktaş. Burada yönetimden daha önemli taraftar. O genç futbolcuların sahaya çıktıklarında dizlerinin titreyeceğini unutmaması gerekir kimsenin.

Galatasaray da aslında buna benzer bir dönem yaşadı ve o dönemin içerisinde bir şampiyonlukta çıkardı. Gerets'in ilk sezonu Galatasaray'ın bu maddi sorunlarının zirve yaptığı bir dönemdi ve transferi gerçekleşen futbolcu profili de Sasa İliç tarzı isimlerdi ama o İliç 2 sezon krallar gibi futbol oynadı. Beşiktaş'ın şu anki durumu da buna benziyor gibi sanki, tek fark şimdilerde Uefa Kriterlerinin yürürlükte olması. Galatasaray'ın o sezonu Beşiktaş'ın bu sezonu için bir örnek olabilir mi sizce, çıkış noktası böyle aranabilir mi?

Kerem Akbaş: Futbol yıllrdır aynı şekilde oynanıyor.Temel kurallar aynı. Oyunun içeriğinde üretilen fikirler sürekli değişse de futbol öz olarak duru bir yapıya sahip yıllardır. Durum böyle olunca Galatasaray’ın Gerets ile yaşadığı şampiyonluk bir örnek olarak önümüzde duruyor. Ancak planlanması açısında ortaya koyduğu fark nedir? O günden bu güne hangi yapısal adımlar atıldı Galatasaray’da. Yoksa kazanıan şampiyonluğun gelirleri bir sonraki sene yeniden çarçur mu edildi buna bakmak gerekir.

Kulüpler minimum 2 yıllık planlarını ve bütçelerini yapmalıdırlar. Aksi takdirde milli takım gibi bir turnuvada harikalar yaratırken ardı ardına iki üç turnuva kaçırabiliriz.

İbrahim Altınsay hamlesi geldi önce, sonrasında ortaya koyulan bu yapı çabuk bitti. Devamında ise teknik direktör arayışları ve sonunda gelen Samet Aybaba hamlesi. Sizce Beşiktaş'ta şu şartlarda yüceltebilecek teknik direktör profili ne olabilirdi?


Kerem Akbaş: Beşiktaş şu anda bir hoca arayışında ancak o kadar çok kriter olduğunu sanmıyorum seçimde. Kriterlerin %90’ı “yıllık ücreti düşük olsun” ve “maliyetli transfer istemesin” şeklindedir ve doğrudur. Beşiktaş yönetiminin kendine sorması gereken soru “biz ne istiyoruz?” Beşiktaş uzun yıllar çalışacağı, felsefesi olan ve tamamen teslim olacağı bir hoca mı arıyor yoksa “geçiş süresinde” bir tampon mu? Genç oyuncu transfer etmek tek başına yeterli olsaydı Burak Yılmaz Trabzonspor’un değil Beşiktaş’ın futbolcusu olurdu şu anda. Ayrıca ülkemizde pek önemi olmayan bir konu da yardımcı teknik adamlar. Barça, Pep giderken boşalttığı yere yardımcısını oturtabiliyorsa, Rijkaard gittiğinde B takım hocası Pep takımın başına geçebiliyorsa bizim eksik yaptığımız birşeyler var.

İngilteredeki yardımcı hocaların çoğu bulundukları takımları menajerleri kadar teknik ve taktik bilgiye sahip. Ama biz ülkemizde bir sol bek bir de teknik adam çıkartamıyoruz.

Şimdiden öngörmek güç ama yeni sezonda Türk futbolu hangi noktada olur? Genel olarak soruyorum bunu, Milli Takım, kulüpler, yayıncı kuruluş hepsi içerisinde.

Kerem Akbaş: Yargıdan çıkacak karar futbol ortamının şekillenmesi açısında önemli ancak futbol severler olarak en büyük şansımız EURO 12. Pek çok futbol severin bir süre dikkatini sadece futbola verebilecekleri bir organizasyon. Milli takımımızın olmaması bu anlamada avantaj olabilir çünkü oyuncu seçimleri, kulüp kavgası vs. gibi olaylarda da uzak kalıp sadece futbol konuşabileceğimiz bir ortam olacak.

Önümüzdeki sezon için futbola biraz daha ısınmış bir taraftar profili bekliyor olacak bizleri. Ayrıca şu anda sezonun en güzel dönemindeyiz. Tranfer dönemi. Şimdi bir süre Kuyt üzerine yazılar okuyacağız. Sonrasında da sezon başlayacak. Yayıncı kuruluş açısından çok.

Galatasaray'ı da sormak istiyorum size. Ünal Aysal'la başlayan yeni bir dönem var ve kazanılan bir şampiyonluk, geleceğe de daha umutla bakan bir Galatasaray. Galatasaray'ın gidişatını, yönetilme şeklini ve geleceğini nasıl görüyorsunuz?


Kerem Akbaş: 3 temmuz süreci Galatsaray’a ister istemez bir psikolojik üstünlük sağladı. Beşiktaş bu süreçte hocasını ve futbol adına hareket eden tek adamı Seral Adalı’yı kaybetti. Zaten süreç Fenerbahçe üzerinden yürüdü ki Fenerbahçe için hem avantaj hem dezavanataj oldu bu. Trabzonspor ise Fenerbahçe’ye o kadar konsantre oldu ki diğer takımlar yokmuş gibi davrandı. Tüm bu psikolojik etkenlerin yanında Galatasaray Selçuk İnan gibi müthiş bir futbolcuyu kadrosuna kattı. Bu transfer Galatasaray’ı güçlendirmekle kalmadı rakibinden de önemli bir oyuncu kopartmış oldu. Ayrıca Fatih Terim milli takımdaki saplantılarından kurtulmuş bir biçimde tekrar sahne aldı ki Galatasaray için bu Selçuk İnan transferinden de önemliydi.

Melo, Elmander, Eboue ve Muslera transferleri de nokta atış oldu.Bu kadar farklı oyuncunun bir araya gelip sezonun en iyi futbol oynayan takımı olmasını sadece 3 Temmuz süreci ile açıklamak emeği geçen herkese haksızlık.

Ekonomik olarak Galatasaray’ın Beşiktaş’ın ardından en kötü portreyi çizdiğini belirtmek gerekli. Ancak sermaye artırımı sonunda daha net Galatasaray finansalları göreceğiz. Rahmetli Özhan Canaydın ve Adnan Polat yönetimlerini görmüş her Galatasaraylışu ana halinden memnundur diye düşünüyorum. Yönetim içinde var olan fikir ayrılıkları da daha fazla derinleşmez ve bu dozda kalırsa daha dinamik ve proaktif bir tarz yarattığı için Galatasaray’ın menfaatine diye düşünüyorum.

Adnan Polat'ın ibra edilmemesi bası kesimler tarafından çok eleştirilmişti ve darbe olarakta gösterilmişti ama bunun bir demokrasi adımı olduğunu düşünüyorum ve başarılı da olduğunu görüyoruz. Zamanında Yıldırım Demirören'i ibra edenler bugün onu fazlasıyla eleştiriyorlar ve karşısına geçmiş durumdalar. Bu halkanın diğer takımlarımıza da yansıması gerekmiyor mu?


Kerem Akbaş: Mevcut durumda ülkemizdeki tüm spor kulüpleri de Kaktüs Çiçeği Koruma Kollama Derneği de 5253 Sayılı Dernekler kanunu ile yönetiliyor. Bu kanun spor kulüplerini kar amacı gütmeyen dernek statüsünde ele alıyor. Futbol ekonomisinin gerisinde kalan bir kanun ile yönetilen kulüplerde sadece el kaldır indir iş bitti oluyor. İbra bir haktır. Edersiniz etmezsiniz ancak genelde kulüplerimizde kol kırılır yen içinde kalır mantığı hala devam ediyor. Ancak Beşiktaş’ta kırılanın sadece kol değil kulübün ve taraftarı onuru olduğu görülüyor şimdi şimdi.

İyiye iyi kötüye kötü demektir aslında ibra. Birinin yaptıklarının doğru ve düzgün, kanunlara uygun olduğunu düşünüyorsanız ibra edersiniz. Beşiktaş eski başkanı, Türk futbolunun yeni patronu Yıldırım Demirören hakkında mahkemeye taşınmış pek çok “ibra” meselesi var.

İbra etmemek ihanettir ülkemiz için üretilmiş bir söz aslında. Beşiktaş mali kongrelerinde çokça vurgulandu. Ama profesyonel bir işin değerlendirmesinde objektif olamazsak Avrupa’ya uzaktan bakmaya devam ederiz.

Peki Beşiktaş'ın Samet Aybaba tercihi?


Kerem Akbaş: Samet Aybaba bavulunu alıp Fulya’dan çıktı ve yıllar sonra Üraniyeye geri geldi. Öncelikle Beşiktaşlı geçmişine saygı duymak gerekir ki benim ilk hatırladığım Beşiktaş kaptanıdır Samet Aybaba.

Samet Aybaba konuşmak yarısı dolu bir bardağa bakmak gibidir. İstediğinizi konuşabilirsiniz bardakta gördüğünüze göre. Ben dolu tarafını görmek isterim. Öncelikle yeni görevinde başarılar dilemek gerekli hemen ardından da piyasasını bir sene gibi bir sürede %180 yükseltmesi konusunda kutlamak gerekir.

Samet Aybaba Beşiktaş’ın son tercihiydi. Altınsay istifa etmeden yabancı hoca üzerinde yoğunlaşılmıştı.

Beşiktaş öyle ya da böyle bir karar verdi. Ama bugüne kadar yuvarlak laflar dışında bir yol haritası, bir açıklama görmedik. Evet borçlar azaltılmalı, evet yeniden yapılanmaya öncelik verilmeli ama bunları herkes söylüyor. Beşiktaş yönetimi olarak siz göreve talip olduğunuz bunları zaten biliyordunuz ve bugün bize çözümleri sunmalıydınız.

Samet Aybaba hayırlı olsun diyelim ve beklemeye başlayalım. Başka da yapacak birşey yok zaten.

Öncelikle bizleri kabul ettiğiniz için çok teşekkür ediyorum ve son olarak söylemek istedikleriniz neler, futbol için hala bir umut var mı dersiniz?


Kerem Akbaş: Gereksiz romantizme kapılmaya, yarı yarıya maç izlemelere öyküneye gerek yok. Artık mahallede arkadaşlarınız bile futbol oynamak isterdiğinizde para ödemek zorundasınız. Futbol kendi mecrasında bir yolda ilerliyor. Bundan izleyici olarak zevk almak bizim elimizde ancak Profosyonel anlamada futbolun finansmanının denetim altına alınması gerekli.

Karidesli sandviç yemeyeceğiz belki tribünde yumuşacık koltuklar üzerinde ama bir başka şekli olacak ve sosisli yiyeceğiz ayakta ama öyle ya da böyle tüketeceğiz. Futbol için umutsuzluğa düşmek çabuk pes etmek, her şeyi toz pembe görmek ise Poliyannacılık olur. Şu anda belki de ülke futbolunun en çok ihtiyacı olan şey gerçekçi olmak. Samet Aybaba ilk demecinde zirveye oynayacak bir takım yaratacağım dediğinde hem gerçekçi olmuyor hem de asıl nokta yine ıska geçiliyor.

Futbolda son düdük çalmadıkça oyun devam eder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir