Severek okuduğum ve kendine özgü farklı bir tarzı, dili olan bir blog Target Striker. Blogun hikayesini sormak istiyorum öncelikle ve günümüzün blogger dünyası hakkında düşüncelerin? Sanki bir düşüş var ve eskisi kadar popüler olmayan bir noktada bloglar.
Kutay Ersöz: Teşekkürler. Target Striker, aslında diğer birçok blog gibi, Mehmet Demirkol'un o Aceto'yu tanıtan köşe yazısından sonra ortaya çıktı. O esnada ben askerdeydim. Blogu açan, başlatan Fenerbahçeli Peralta (Uğur) idi. Askerden dönünce ben de yazmaya başladım. Aslında daha önce de amatör olarak fanzin çıkarıyorduk. Blog, bize fanzinde yazdıklarımızı masrafsız bir şekilde yazma ve daha çok kişiye ulaştırma imkanı verdi. Ondan sonra da özellikle BİY oluşumunun da büyük katkısıyla blog yürüdü, daha çok kişiye ulaştı.
O
dönemde bloglara büyük ilgi vardı. Televizyon programları bile belli
sürelerini bloglardaki yazı ve fotoğraflara ayırıyordu. Ondan sonra
Twitter çıktı ve bloglara olan ilgi azaldı. Şahsen benim azalmadı. Çünkü
yazma isteği hala devam ediyor. Yazmak, uzun uzun yazmak, beni
rahatlatıyor. Ama zahmetli bir iş, uzun bir süreç. İşimizden gücümüzden
kısıyoruz. Twitter'da veya diğer platformalarda daha az karakterle, daha
kısa cümlelerle daha çok kişiye ulaşıyorsun ve daha çabuk geri dönüşler
alıyorsun. Bu nedenle blog yazma isteği azalmış olabilir. Bir de
genelde aynı yazılar, aynı konular yazılınca okuyucu da sıkıldı. Okunma
sayılar düşünce, televizyon programlarının ilgisi azalınca blog yazan
sayısında da azalma oldu.
Aslında
bir yandan bu eleme iyi de oldu. Severek yapanlar kaldı. Severek
yapanların işleri, ürettikleri daha samimi olduğu için okuması zevkli
oluyor. Hatırlarsan eskiden sürekli blogların altında atışma-tartışma
olurdu, forum gibi oluyordu hatta...) Şimdi okunuyor, 1-2 cümle yorum
eklenirse ekleniyor. Daha sağlıklı bir işleyiş sanki.
Türkiye Ligi'nin marka değeri de çok tartışılıyor. Maliyeti yüksek bir ligimiz var, gelen önemli isimler ama o oranda alınamayan başarılar, büyük hayal kırıklıkları. Genel olarak tüm liglerimize bakarak sormak istiyorum aslında bu soruyu, Türkiye'nin futbol anlamında bir marka değeri var mı?
Kutay Ersöz: Kesinlikle
vardır. Ama marka değerini yaratan şeylerin ne olduğunu iyi belirlemek
lazım. Sponsorların veya yayıncı kuruluşun ödediği para veya gelen
yabancı sayısı, veya transfer borsası değildir bence. Süper Lig,
evrensel bir oyunun yerel organizasyonu. Marka değerini yaratanlar
aslında daha bize özgü şeylerdir. Sadece burada olan özellikler.
Anadolu takımları, rekabetler, tribünler, deplasman taraftarları,
futbolcular. İdmana giden baklava bile marka değeridir bence. Bu ""marka
değeri oluşturma hastalığı"nı biraz Galatasaray'ın 2000 sonrası
politikasına benzetmek mümkün.
Galatasaray o başarılardan sonra
kendisini Real , Manchester gibi takımlarla kıyaslamış o seviyeye
çıkarmaya çalışmıştı. Oralardan pay kapmaya çalışmıştı. Oysa o tarz
hikayeler çok fazla oralarda, Galatasaray yeni bir şey olamazdı, farkı
olamazdı. Farklı bir şey oluşturmak gerekiyordu. Tamemen atıyorum,
"Ortadoğu'nun Porto'su" olmak gibi bir hedef mesela.
Marka
değeri çabası da öyle bir şey. İngiltere'de olan stadyumun aynısını
yaparak marka değeri oluşturmak bana inandırıcı-samimi gelmiyor, İnönü
Stadı'nı korumak marka değerine daha çok katkı sağlar mesela.
Zirve yarışına baktığımızda kopan bir takım henüz yok ve oldukça çekişmeli bir tablo var. Liderle 11. olan takım arasında olan puan farkı sadece 7 . Bu durum ne kadar daha böyle gidebilir, olması gereken bu mudur ve şampiyonluk yarışında kim daha favori görünüyor?
Kutay Ersöz: Olması
gereken kesinlikle bu. Herkes bunu İstanbul takımlarının başarısızlığı
olarak gösteriyor ama bence öyle değil. Anadolu takımlarını, Orduspor'u,
Eskişehirspor'u, Sivasspor'u beğeniyorum. Herkes her maçtan puan
alabiliyor. Bu da heyecanı arttırıyor. İnsanlar Galatasaray'ın
Fenerbahçe'nin maçlarını izleyip "sıkıldık" diyorlar, haklı da
olabilirler ama Anadolu takımlarının kendi arasında oynadığı maçlardan
büyük haz alıyorum. "Bu durum ne kadar böyle gidebilir"in cevabını
veremiyorum ama sadece bu sene değil önümüzdeki senelerde de böyle
olması temennim.
Şampiyonluk
yarışında ise değişen bir şey olmayacak bence, 3 büyük takım zirve
yarısına girer, son düzlükte Galatasaray ile Fenerbahçe kalır. İnşallah
Galatasaray kazanır.
Şampiyonlar Ligi'ne beklediği gibi başlayamamış ama hedeflediği noktaya da son maç öncesinde oldukça yaklaşmış bir Galatasaray var. Bunun yanında ligde de liderliği sürüyor ama genel olarak tatmin etmeyen bir futbolla. Galatasaray'ın ligde oynadığı bazı maçları gerektiği kadar önemsemediği eleştirisine sen de katılıyor musun, bu farklılıkların nedeni ne olabilir?
Kutay Ersöz: Cluj maçında yağmur yağmasa, zemin o duruma gelmese, hatta Melo
penaltıyı atsa son maça bile kalmayacaktı. Galatasaray'ın futbolu tatmin
etmeyebilir. Taraftar olarak oynanan futbolu kısa vadede çok
önemsemiyorum. Takım kazanıyor, gerisi önemli değil. Tabi ki eksikler
var. Bence en önemli eksik yaratıcı oyuncu eksikliği. Terim'in Kaka'yı,
Quaresma'yı isteme nedeni hep bu yüzden. Takım ligdeki maçları
önemsemiyor mu bilmiyorum. Şahsen ben de pek önemsemiyorum. Zaten geçen
seneki Süper Final'den sonra yeni bir lig yarışına girmek, konsantre
olmak çok zor olsa gerek.
Ujfalusi'nin sakatlığı sence Galatasaray'ın hedeflerinde hangi ölçüde sapmalara neden oldu? Yerinin kısa vadede dolması adına gerçekleşen Cris transferi vardı ama beklentileri karşılamamış gibi görülüyor. Ama ısrarla stoper konusunda bir rotasyon var. Galatasaray sence de ligin devre arasında yeni bir stoper transferi gerçekleştirmeli mi?
Kutay Ersöz: Takım
üzerinde bu kadar oynama yapmaya gerek yok bence. Gerekirse yerli bir
stoper alınır, rotasyona girer. Eğer aralıkta bir üst tura çıkmış
olursak, zaten yeterli başarı elde edilmiş olur. Daha fazlası olursa
güzel olur, olmazsa da canı sağolsun herkesin. Elenirsek de bu savunma
hattı ligi ve Avrupa Ligi'ni de her türlü götürür. Cris'in beklenti
karşılamamasının da tatminsizliğe ve sabırsızlığa bağlıyorum.
Popescu'nun ilk ayları şimdiki Cris'ten daha da kötüydü.
Riera olayı var bir de. Simeone'nin Juanfran'dan bir sağ bek yaratması gibi, Riera'dan da bir sol bek yaratılmış gibi görünüyor, en azından şu şartlarda Galatasaray'ı idare ediyor diyelim. Oysa geçen sezon en çok eleştirilen isimdi, bu sezon ise olmazsa olmaz durumda. Riera konusunda ne düşünüyorsun, Riera'ya rağmen olası bir sol bek gerekliliği?
Kutay Ersöz: Mahalle
maçlarında sürekli sol açık oynarken daha sonra sol beke geçmiş biri
olarak Riera'ya karşı hissiyatım çok başka...) Umarım daha da başarılı
olur. Geçen sene çok eleştirildi. Kırılgandı. Ürkekti. Bu Türk
futbolseverinin hoşuna gidecek bir durum değil. Bu sene pozisyon
değişikliğinden başka oluşan bir diğer fark da bu. Daha girişken, daha
fazla mücadeleci. Bu haliyle önde de oynasa başarılı olacağını
düşünüyorum. Ama yine de, Riera'nın tüm başarısına ve ona karşı olan tüm
sempatime rağmen iyi bir sol bek düşünülmeli. Modern futbolun en önemli
mevkisi bana kalırsa bekler. Riera elinden geleni yapıyor ama o modern
bekler gibi ileri geri gidebilen, ortasını yaptıktan 1 dakika sonra
kademeye giren beklerden değil.
Bu
arada Hakan Balta'nın sezon başındaki performansını unutmayalım derim.
Süper Kupa'daki Fenerbahçe maçı, ve ligin başı, belki de son yıllardaki
en iyi Hakan Balta'ydı. Sakatlığı talihsiz oldu.
Del Bosque, Rijkaard vari hayal kırıklıkları var bu ülkenin. Kariyerli, elit teknik adamlar, felsefeleri de tüm dünyaca kabul görmüş isimler ama ülkemizde yer edinemeyen teknik direktörler oldu. Bu tip teknik direktörlerin ülkemizde başarılı olma ihtimali hiç mi yok? Mesela Galatasaray'ın Rijkaard döneminde yanlışlar hangi yöndeydi, boşa hayaller mi kuruluyor?
Kutay Ersöz: Bu gerçekten çok uzun konu. İtalyan mutfağını en iyi beceren aşçıyı
Türkiye'ye getiriyorsun ondan kebap yapmasını istiyorsun. Olmuyor tabi.
Türk kulüpleri karar vermeli, kebap mı istiyorlar yoksa yeni tatlar mı?
Mesela Derwall'a gösterilen sabır bu yüzden önemlidir. Veya Daum'un
başarısı da onun Alman olmasına rağmen çok iyi kebap yapabilmesinden
gelir.
Diğer örneklere girmeden Rijkaard özelinden bakarsak;
Galatasaray o zaman ne aradığını bilmiyordu. Takım bir önceki sezon
dönem dönem iyi futbol oynuyordu zaten ama takım içinde yaşananlar daha
çok tartışılıyordu. Disiplin sorunu vardı. Gelen isim Rijkaard oldu.
Rijkaard dünyanın en iyi grip ilacı ama sizin sorununuz midenizde.
Haliyle sorunu çözemiyorsunuz. Suçu da ilacı verene değil ilacın
kendisine atıyorsunuz. Üstelik o sene çok aşikar bir durum vardı;
Galatasaray'ın acil başarıya ihtiyaç vardı.
Rijkaard'a veya gelen her
kimseye bu sabır gösterilmeyecekti. Geçen sene şampiyonluk gelmese Terim
de tartışılacaktı. Oysa Rijkaard demek ilk 2 sene başarı beklememek
demekti.
Beşiktaş'ın sezon başı koyduğu hedeflerle şu an bulunduğu konum arasında fark var aslında. Şu an şampiyonluk yarışının içerisindeler, oynadıkları futbol büyük keyif veriyor, Oğuzhan Özyakup gibi heyecan veren gençleri de var derken Beşiktaş taraftarları oldukça mutlu. Senin Beşiktaş için görüşlerin neler, sezon başı senin Beşiktaş için düşündüğün konum ile şu an görülen Beşiktaş arasında farklar neler?
Kutay Ersöz: Ben
Beşiktaş'ın başarılı olacağını tahmin ediyordum. Bunun nedeni de bence
Samet Aybaba'dır. Takımı, camiayı bilen hoca. Oyuncu gözü çok iyiydir.
Bir takımın başarılı olması için hem birbirini tamamlayan oyunculara hem
de o oyuncuların iyi bir ortam kurmasına ihtiyaç vardır. Aybaba ikisini
de yarattı. Aslında kamuoyunu yanıltan bir durum vardı sezon başında.
Beşiktaş'ın geçen sene başarısız olma nedeni olarak "kötü kadro"
gösterildi. oysa sıkıntı birbirlerini tamamlama özellikleri olmamasıydı.
Aybaba, biraz da Feda" söyleminin etkisiyle istediği gibi yontabildi
kadroyu ama baştan da yaratmadı. Hilbert, Sivok, Toraman, Necip,
Fernandes, Holosko, Almeida.. Takımın iskeleti aslında geçen seneden
kalan isimler. Aybaba buralara gerekli eklemeleri yaptı. Muhakkak, Feda
senesi olmasa bu kadar rahat hareket edemezdi.
Ama
yine de şunu eklemek lazım, Samet Hoca'nın diğer takımlarda yaşadığı en
büyük sıkıntısı kriz yönetiminde sınıfta kalmasıydı. Ani ve fevri
kararlar vermesiydi. Sanırım futbolculuğu zamanında da böyleymiş. Şu an
Beşiktaş iyi gidiyor ama 2 maç yenilgide nasıl bir reaksiyon gösterir
bilmiyorum. Tek endişe verici tarafı o. Bir de ne olursa kadronun
rotasyonu çok kısıtlı. Sakatlık sorunu yaşarlarsa çözüm bulamayabilirler.
Alex De Souza ayrılığını nasıl yorumladın? İkinci bir sorum da, Aykut Kocaman'ı anlamak için onun Ankaraspor dönemini iyi bilmek gerekir gibisinden bir düşünce var. Sen ne diyorsun bu konuda?
Kutay Ersöz: Alex
saygısızca davrandı. Affedilemez bir hata yaptı. İyi bir idareci bu
krizi büyütmeden önleyebilirdi ama anladığım kadarıyla Alex bu tip
sorunları kulübüne defalarca yaşatmış ve insanlar-idareciler artık
Alex'in krizlerini çözmek zorunda değiller. Sonuç olarak; Kasımpaşa'yı
yenemeyen, hatta yenememek bir yana tarihinin en kötü futbolunu oynayan
Fenerbahçe'den, kısa bir sürede ligde ikinci, Avrupa'da lider bir
Fenerbahçe'ye gelindi. Yani Alex konusunda haklı olan ortaya çıktı:
Aykut Kocaman.
İkinci
söylediğine hiç katılmıyorum. Bunu Kocaman'ı övmek veya yermek için
söylemiyorum. Ankaraspor çok farklı bir kulüptü. Fenerbahçe ise belki de
Türkiye'nin en farklısı. Üstelik son 1 senede yaşadıkları ile iyice
farklılaştılar. O nedenle Kocaman'ın geçmişi çok önemli değil. Nasıl
Aybaba, "Anadolu takımlarının vasat hocası" sıfatından Beşiktaş'ı yarışa
sokan hocaya geçtiyse, Kocaman da Ankaraspor'dan bağımsız bir şekilde
Fenerbahçe'de başarılı veya başarısız olabilir. İstanbul takımları çok
farklı camialardır ve bu özelliklerini en iyi bilecek insanlar yıllarını
bu kulüplerde geçirmiş olanlardır. Geçmişleri çok da önemli değil, ki
eğer önemliyse geçmişlerinde zaten o büyük kulüpler vardır.
Ligimizin şu ana kadar hayal kırıklıkları, beklenenin üzerinde iş yapan ve beklentiler düzeyinde hareket eden takımları, teknik adamları veya futbolcuları kimler sana göre? Bu anlamda kimler ön plana çıkıyor?
Kutay Ersöz: Beklentinin üzerinde takım Antalyaspor
kesinlikle. Geçen sene direkten döndüler. Aslında bir patlama
bekliyordum. Özdilek, senelerdir para harcamadan bu takımı bir yerlere
getirdi. Geçen sene Necati transferi olmasa düşüş de yaşamazlardı diye
tahmin ediyorum. Bu sene ilk defa transfere bütçe ayırdılar ve sonuç
ortada. Yine de dönem dönem "liderlik" kelimesinin telaffuz edilir
olması önemli. Teknik direktör olarak çok kısa bir süre de olsa
Prosinecki diyebilirim. Bu hafta oynayacakları Fenerbahçe maçı önemli
sınavı.
Futbolcu olarak Riera, Ferhat Kiraz, Olcay Şahan, Özer Hurmacı'yı sayabilirim.
Hayal
kırıklığı olarak Gaziantepspor diyecektim ama bu hafta öğrendiklerimiz
bu fikrimi değiştirdi, Mersin İdman Yurdu diyorum, teknik direktör
olarak hala bir sistem-plan kuramadığını düşündüğüm Fuat Çapa ve Van
Gaal'ın yardımcısı etiketli Şota diyorum. Oyuncu olarak kesin bir şey
söylemek istemiyorum, sezon sonunu bekleyelim.
Basketbolu da yakından takip ediyorsun. Sezon başında Oktay Mahmuti ayrılığı için ne düşünmüştün ve devamında gelen Ergin Ataman tercihi? İzlenen yol doğru muydu sana göre? Çoğu taraftar hala bu durumu içine sindirememiş durumda.
Kutay Ersöz: Mahmuti
ayrılığı konusunda çok fazla şey söylemek istemiyorum aslında. Çok
tartışıldı. Ben de tartıştım. En yakın arkadaşlarımla kavga eder hale
geldik) Ama sonuç olarak Ataman tercihini doğru buluyorum.
Galatasaray'da özlenen şampiyonluk geçen sene gelebilirdi ama gelmedi.
Avrupa başarısı ise bir işe yaramadı. "Yerel rekabeti düşünmek"
Galatasaray camiasında, geleneğe ihanet etmek gibi algılanıyor ama şu an
Euro Cup'ta oynama nedenimiz, yerel ligde geride kalmamızdır. Üstelik
şampiyon olmaya en müsait sezonda...
Euro
Cup sanıldığından daha zor. Çok iyi takımlar var. Bazı Euroleague
takımlarından daha iyi takımlar var. Geçen sene iki maçta bizi yenen
Kazan var mesela. Valencia, Bilbao gibi takımlar var. Yugoslav ekolünün
takımları var, Ruslar var, bunlar her zaman zor deplasmanlar. Ataman'ın
geçen sene bütün kupaları kazanmış olması, Euro Challenge'ı kaldırmış
olması, bizim de sezona çok iyi başlamamız taraftara "kolay alırız"
havasını getirdi. O yüzden Kuban yenilgisine biraz sevindim.
Deplasmanlar zor, bu turnuva zor. Bunu gördük. Bir de böyle ilginç bir
maç yaşayınca insanların ilgisi de arttı, güzel oldu.
Ama
ilk başta dediğim gibi, benim için hedef Euro Cup'tan önce lig olmalı.
Seneye Euroleague'de olmak önemli. Bunun için ya Euro Cup alınacak ya da
ligde final oynanacak. Ligin yolu Euro Cup'ı kazanmaktan daha yumuşak,
daha kısa. Ben bu sene Fenerbahçe ile çekişeceğimizi düşünüyorum.
Efes'in yine hayal kırıklığı yaratcağını, Beşiktaş'ın da geçen seneki
biz kadar olabileceğini, yani Avrupa'da elinden gelin yapacağını ama
lige nefesinin yetmeyeceğini tahmin ediyorum.
Galatasaray Medical Park adına genel bir değerlendirme istesek ne söylemek istersin? Ligde şampiyonluk ihtimali sence nasıl, kimlerle çekişiriz, Euro Cup şampiyonluk ihtimali ve sence de sıklıkla bahsedilen oyun kurucu olayı {Arroyo ihtimali gibi}. Beklentilerin neler?
Kutay Ersöz: Arroyo'yu sorduğunda Domercant sakatlanmadı, şimdi Domercant sakatlandı.
Kesinlikle biri alınacak. Arroyo olması muhtemel. Kalitesini de geçen
sene gösterdi. Arroyo sezon başında bize soğuk bakıyordu ama şimdi biraz
daha ılımlı sanıyorum. Kalitesini tartışmaya gerek yok.Arroyo gibi
isimler her takıma lazım. Solomon gibi, Mrsiç gibi, El Amin gibi. En
kötü maçında bile tehdit olabilsin. Böyle isimleri izlemek zevktir.
Kadın takımını da takip ettiğini bildiğimden sormak istedim. Yıllarca iyi kadrolar kurduk ama bir türlü oyun kurucu konusunda beklenilen adım atılamadı ve Lindsey Whalen gibi bir hamle geldi bu sezon. Oynadığı maçlara da baktığımda oynadığı her maçın adamı olmuş ama takımda fazlasıyla sakat oyuncu var. Bu bağlamda lig ve Euroleague beklentilerin neler?
Kutay Ersöz: Kadın basketbolunu takip ediyordum. Ama geçen sene takıma karşı biraz
soğudum. bu seneyi de uzaktan izlemeyi tercih ettim. Belki Alba Torrens
hayranlığımı bilirsin, onun geri dönüşünü bekliyorum ben de. Takımdan
çok, Ekrem hocanın oynatmak istediği basketbol çok hoşuma gidiyor.
Sanırım özlediğimiz basketbolu bu sene izleyeceğiz. Erkek takımında
olduğu gibi hedef burada da lig olmalı diye düşünüyorum. Artık ezeli
rakibin hanedanlığı yıkılmalı..)
Bizleri kabul ettiğin için çok teşekkür ediyoruz ve son olarak neler söylemek istersin?
Kutay Ersöz: Ben teşekkür ediyorum. Futbolu sevmekten, oynamaktan, konuşmaktan, izlemekten vazgeçmeyelim diyorum..)
https://twitter.com/48kutay
http://targetstriker.blogspot.com/
https://twitter.com/48kutay
http://targetstriker.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder