1 Mart 2016 Salı

Kuruyan Dal Kendini Budadı


Hamza Hamzaoğlu dönemine ister istemez geri dönmek durumundayım. Eskiyi konuşmayı çok sevmiyorum ve artık önümüze bakmalıyız diye düşünüyorum ama ister istemez yakın geçmişi konuşuyoruz. Konuşmamızın nedeni de bugün ile bağlantılı bir durum olduğundan.

Hamza Hamzaoğlu, 3 kupalı bir teknik adam ve Galatasaray dönemi de başarılı geçmiştir. İnkar eden çok ama geçen sezon gelen şampiyonlukta da  payı çok büyüktü ama şampiyon takımı sonrasında doğru kurgulayamadı. Felaket geçen bir transfer dönemi, ondan da kötü olan hocanın iletişimi derken taraftarla arası iyice açıldı, sonrasında hoca agresifleşmeye ve ortaya ego koymaya başladı (ben başardım, ben yaptım gibi) derken kendi sonunu hazırladı. Neden gönderildi diyemem, bu sonu kendisi hazırladı.

Hamza Hamzaoğlu sonrasında da günü kurtarmak adına getirilen Mustafa Denizli. Ben umutluydum, kısa vadeli başarı adına doğru adres olduğunu düşünüyordum (ilk geldiğinde yaşadığı heyecan ve geçmiş Beşiktaş şampiyonluğuna bakarak) ama yaşattığı hayal kırıklığı büyük oldu. Yardımcı hoca istememesi, her şeyi tek başıma yaparım düşüncesi, takımın iç dinamiklerini bozması ve takımın iyi olan özelliklerinden vazgeçip, kendi yaratmak istediği çağ dışı sistemler.

İyi olan özellikler neydi dersek, iyi bir hücum ve pas takımıydık. En çok pozisyona girme, pas yapma, topa sahip olma, atılan gol sayısı gibi rakamlarda ligin en iyisiydik ama aynı istikrarı savunmada gösteremedik, o dengeyi kuramadık. Hamza Hamzaoğlu'nun hatası da buradan gelmekte, yaz dönemi doğru kurgulanamadığı için kadronun içi boşaldı, alternatif kalmadı. Devre arasında da transfer harekatı yapılması gerektiğini herkes söylüyordu ama Mustafa Denizli bu değişimi de çok yanlış anladı ve daha kötü şeyler yaşanabilirdi.

Benitez ısrarı gibi, 8 milyon avro'dan açılan bir kapı vardı ve ısrarla onu istedi. Oysa ffp diyoruz, maddi sıkıntı diyoruz. 8 milyon avro'ya bir isim yerine 3-4 futbolcu dahi alınabilirdi. İyi ki alamadık, o ayrı. Donk da bir örnek, ısrarla istedi ve sözleşmesinin bitmesine 6 ay kalmış 29 yaşındaki bir isim için 2.5 milyon avro ödedik. Bir de Linnes konusu var, Linnes'i getiren scout ekibiydi ve ne kadar iyi hamle olduğunu söyledik. Oysa hocanın öncelikleri başkaydı, daha kötüsü olabilirdi. 1.5 milyon avro'luk Tannane'yi istememesi gibi ve bunun gibi örnekler de mevcut. Transferde baş sorumlu yönetim olabilir ama hoca da asla masum değildir.

Takım her anlamda dibe vurmuştur. Oynadığı futbolla, tercihlerle, futbolcuların ruh haliyle ve kazanan kimliğinden uzaklaşmasıyla. Mustafa Denizli dönemi maalesef çok büyük bir hayal kırıklığı olarak tarihteki tozlu sayfalar arasında yerini alacak. Evet, kadro çok iyi durumda değildi ve değişime ihtiyacı vardı ama bu kadar da kötü durumda değildi. Budama yapacağım derken, Bursaspor istememiş olsa Jem Karacan dahi şu an takımda kalacaktı. Kötü gidişatın hiç mi yaptırımı olmaz.

Geriye ne kaldı dersek, hoca'nın felsefik sözleri. Kuruyan dalları budayacağız, sizin için görünen kara bulutlar benim için ufak bir sis gibisinden. İnandık bu sözlere, yapar dedik, yapmalı dedik, doğru konuşuyor derken bu sözlerinin hiçbirinin gerçekleşmemiş olması da durumun özeti.

Yönetimin de çok zamanı olduğunu düşünmüyorum, Mayıs ayında bizleri seçim bekler. Bu süreçte de yeni teknik direktör getirip, bağlayıcı bir sözleşme yapmamak doğru. Soru şu, bu günler daha güvenilir bir isme emanet edilebilir miydi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir