12 Temmuz 2009 Pazar

Müzik Kutusu {Kazım Koyuncu}


1972 Artvin/Hopa doğumlu Koyuncu, yirmi yaşında Dinmeyen adlı müzik grubu'na katılmış, 1993'de Mehmedali Barış Beşli ile, Lazca müzik yapmak amacıyla Şuku grubunu kurmuştu. İki arkadaş bir yıl sonra aralarına İlhan Karahan ve Metin Kalaç'ı da alarak grubun adını Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) dönüştürmüş ve 1995 başında Va Mişkunan (Bilmiyoruz) albümüyle Lazca rockın ilk örneğini vermişti. Lazcayı yaşatmak amacıyla Lazca rock yapıyorlardı. Plak şirketleri ise bu soundu 'Soft Laz Rock' diye tanımlıyordu. Grup 2000'lerin başında dağılınca, kuruculardan Kazım Koyuncu yoluna tek başına devam etmeyi kararlaştırdı ve solo albümleri Viya (2002) ile Hayde'yi (2004) yayımladı. Anadolu Rock'a kayan soundla ürettiği müziği kısa sürede büyük ilgi görüp, yaptıkları geniş kitlelere tam ulaşmaya başlamıştı ki hastalandı Koyuncu. Akciğer kanserine yakalanmıştı. Pes etmiyordu; tedaviyi sürdürürken Trabzonspor için marş bile yazmıştı. Ancak günden güne direnci zayıflıyordu; adına düzenlenen konsere çıkamamıştı. Sonunda 25 Haziran tarihinde ajanslardan şöyle bir başlık düştü: 'Karadeniz'in genç sesi sustu'

Benim rahmetli ile ilk tanışmam Gülbeyaz dizisinde yaptığı müziklere tekabül ediyor. Şevval Sam ile söylediği şarkılardan sonra gerçekten hayran kalmış ve sürekli dinler olmuştum. Dizi çekimlerinden 2 sene sonra çernobil yüzünden bir çok Karadeniz'linin hayatını zindan eden hastalık; akciğer kanseri, Kazım'ıda yakalamıştı. Ancak 1.5 sene dayanabildi hastalığa sonra sonsuzluğa uğurladık. Aslında Kazım Koyuncu müzik yazılarımızın ilki olacaktı 2 hafta önce. Tamda öldüğü hafta anmak güzel olacaktı, fakat Michael Jackson hepimize kötü bir sürpriz yaparak aramızdan ayrıldı, ertesi haftada Barış Akarsu'yu yazmak istedik. Rahmetlinin en sevdiğim cümlesi; "Müzisyenim, ondan sonra Karadenizli'yim, ama hepsinden önce bir devrimciyim" oldu her zaman. Bu devrimi müzikte başarmış ve Karadeniz Rock başlıklı yeni bir müziğin ilk temsilcilerinden olmuştur.

Ölmesine yakın tüm sevenlerine şu notu göndermiştir; "Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar 'a, ateş hırsızlarına, Ernesto "Çe" Guevara'ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya." Ruhu şad, mekanı cennet olsun, Allah rahmet eylesin, üzerine nur yağsın. Unutmadık, unutmayız.

Son sözü yine o söylesin. Elbette Şevval Sam ile.. Ben seni sevdiğimi dünyalara bildirdim..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir